24 Nisan Ermeni ulusunun büyük felaketi aynı zamanda ezilen halkların 102 yıldır devam eden ortak acısıdır.
Ermeni Soykırımının üzerinden 102 yıl geçti. Ermeniler; Osmanlı İmparatorluğu’nun son yönetimini oluşturan İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC) tarafından resmi olarak 24 Nisan 1915 tarihinde başlatılan soykırıma maruz kaldılar. Zorla tehcire tabi tutularak yaşadıkları topraklardan koparıldılar ve topluca katledildiler. Kadın, erkek, çocuk, yaşlı ayrımı yapılmadan topyekün hedef alındılar.
Ermeni soykırımı bilinçli ve planlanmış şekilde yerine getirilmiştir. Arkaik Osmanlı İmparatorluğu’nun son devlet erkini oluşturan İTC tarafından organize edilmiştir. Bu soykırımda Alman emperyalizminin de rolü olduğu unutulmamalıdır.
Fetihçi, haraççı, köhnemiş devlet, yüzyıllardır topraklarını gasp ettikleri Ermenilerin, Rumların/Pontosların, Süryanilerin/Asurilerin uluslaşma sürecine girmelerine tahammül edememişlerdir. Bu nedenle tümüyle İslamlaştırmaya ve Türkleştirmeye dayalı homojen toplum oluşturma histerisine kapılmışlar ve Ermenileri yok etme dürtüsüyle hareket etmişlerdir. Pan-İslamizm, Pan-Türkizm doktriniyle donanan İTC liderleri 1913’ün başlarında yaptıkları fırka (parti) kongresinde aldıkları gizli kararla, Ermenilerin -ve beraberinde Rumların, Süryanilerin- zorla tehcir edilmeleri ve bunun örgütlenmesine yönelik karar alırlar.
Alınan bu karar 24 Nisan 1915’te uygulamaya konur. İTC ve Teşkilat-ı Mahsusa tarafından Ermeni soykırımına gidilir. Ermeni toplumu bir bütün olarak hedef alınır. Soykırım önce Ermeni aydınların tutuklanmaları ve idam edilmeleriyle başlar. Akabinde 15 ile 60 yaş arasında erkek nüfusun önemli bölümü daha 1914’lerde toplandığı Amele Taburlarında katledilir. Nüfusun kadın, çocuk ve yaşlı kesimleri ise zoraki tehcirle sevk edildikleri Suriye ve Mezopotamya güzergahındaki çeşitli yollarda, dağlarda, çöllerde kurşuna dizilerek, uçurumdan atılarak, açlıktan ve hastalıktan ölüme terkedilerek, kadınlara tecavüz edilerek topluca katledilirler. Amaç Ermenilerin topraklarına, paralarına, mallarına ve yarattıkları tüm değerlere el koymaktır. Amaçları, hedefledikleri Turan devleti önünde engel gördükleri Ermenileri Küçük Asya’da ve Kafkasya’da tümden yok etmektir. 1894 -1896 katliamıyla başlatılan ve 1915’te devam ettirilen soykırım 1922’lere kadar sürdürülür. Sonuçta 1,5 milyon Ermeni katledilir, yok edilir. Bu soykırımda Rumlar/Pontoslar ve Süryaniler de hedef alınırlar. Onlarla beraber katledilenlerin sayısı 3 milyonu bulur…
Tarihsel Haksızlık Yanında Güncel Politik Bir Mesele Olarak Ermeni Meselesi!
Türkiye devrimci hareketinin komünist önderi, İbrahim Kaypakkaya yoldaş devrim cephesinde bu haksızlığa ve gericiliğe karşı güçlü bir karşı çıkış ve tarihsel bir tavır alarak sorunun toplumsal ve tarihsel önemine dair bir kavrayış oluşturmuştur. Bu konumlanış mazlum Ermeni halkının evlatlarında da yankısını bulmuştur. Uğradıkları tarihsel haksızlığa karşı öfkelerini komünist çizgiyle kaynaştırarak Kaypakkaya çizgisinde örgütlenmişlerdir. Armenak Bakırcıyan (Orhan Bakır), Nubar Yalım, Manuel Demir gibi Ermeni Komünist ve devrimciler bu çizginin yönelimine girerek Komünizm ve devrim davasında şehit düşmüşlerdir. Bunun yanında birçok Ermeni, Kaypakkaya çizgisinde örgütlenmiş ve sınıf mücadelesine katılmıştır.
Hrant Dink’te bir dönem Kaypakkaya çizgisine yönelmiş ve onun bir parçası olmuştur. Hrant Dink son dönemlerinde bu meseleyi ele alırken sorunun tarihsel haksızlık içeren karakterini ve bu bağlamda hesaplaşılması gereken yanını tamda komünist çizgiden beslenen demokratik bir tutumla ortaya koymuştur. O sorunu salt Ermeniler cephesinden değil, Türk toplumsal yapısının şovenizmden ve gericilikten arınması temelinde ele almayı tercih etmiştir. Bu tutumu ve yaklaşımıyla önemli bir değere sahiptir.
Ermeni soykırımına yaklaşım sadece tarihsel bir haksızlık olarak ele alınıp “kınanacak” bir olgu değildir. Aynı zamanda egemenlerden hesap sorulacak, toplumsal yapının genlerine kodlanmış şovenizmden arınmada mücadele konusu yapılacak özgül ağırlığı olan bir meseledir.