Ulm TKM Genel Kurulunda bir Grup üye, anti-demokratik, yasakçı ve tasfiyeci yaklaşıma tavır aldı !
ULM : Bugün, Ulm Tohum Kültür Merkezi derneğinin Genel kurulunda, Derneğin kurucusu, emektarı olan bir kısım üye, kendilerine TKM Dernek çatısı içinde, siyasal çalışma yapmalarına olanak ve imkan tanınmadığı gibi, grupçu ve keyfiyetçi tutumlarla devrimci, demokratik değerleri hiçe sayan anti-demokratik, yasakçı zihniyete ve yönetime karşı tavır aldılar.
Emperyalist devletlerin, Faşizmin, siyasal gericiliğin, işçi, emekçi ve ezilen halklara ve devrimci, demokratik ilerici güçlere dönük saldırı ve baskı politikalarını artırdığı bir konjuktürde, birlikte mücadele ve ortak direniş hattı yaratma görevi, bilinci ve sorumluluğuyla davranmak gerekirken, devrimci, demokratik mevzilerde parçalayıcı, bölücü, dıştalayıcı, sekter, dar grupçu yaklaşım ve tutumlar ile zemin hazırlayanlar mahkum ve teşhir edilmelidir.
Demokratik Kitle örgütlerinin ben merkezci, dar grup çıkarlarının korunması amacıyla yönetilmeye çalışıldığı, parçalayıcı, bölücü ve tasfiyeci yaklaşımların ATiK Yönetiminde egemen hale gelmesiyle, Avrupa`da dernek ve federasyonlarda saflaşmalar yaşanmakta. Bugün Ulm özgülünde de vuku bulan ve egemen olan, sağ tasfiyeci anti demokratik yönetim anlayışını mahkum eden Ulm TKM üyelerinin, Ulm Tohum Kültür Merkezi Genel Kurulunda, katılanlara okudukları tavır metnini yayımlıyor, demokratik kamuoyunun dikkatine sunuyoruz.
“Demokrasi Bilincine Sahip Olmayanlar, Siyaseten Güvensiz, Zayıf, Korkak, Tahamülsüz ve Saldırgandırlar !
Devrimci Demokrasi Herkes İçin Gerekliliktir!
Değerli arkadaşlar,
Hepimizin bildiği gibi, Proletarya Partisi içerisinde yaşanan sorunlar ve ayrışmanın kendini en fazla gösterdiği alan Avrupa, özgülde de esasta Almanya olmuştur. Zaten yapılan açıklama ve değerlendirmelerde de, avrupa merkezli bir hizip ve sağ tasfiyecilikten bahsedilmektedir. Özellikle de işçi konfederasyonu, federasyon ve derneklere kadar yansıyan, karşılıklı bir saflaşma ve politik tercihler yaşanmıştır. Saflaşmanın yaşandığı alanlardan biri de bulunduğumuz alan ve …TKM’ dir. Uzun yıllardır dernekte emek veren, kuruluşundan, son sürecine değin ağır yükü omuzlarında taşıyan üyeler olarak, aynı dernek içerisinde farklılıklara rağmen birlikte olunabileceği, DKÖ’ lerinin siyasal örgütlerin merkezleri, büroları olamayacağını, ama bu siyasal örgütlerin taraftarlarının kendi düşünce ve çalışmalarını işleyişe uygun şekilde yürütebileceğine dair merkezi bir yaklaşımımız sözkonusudur. Bu konuda siyasetimize ve kendimize güveniyoruz. İki yıllık pratiğimiz buna örnektir.
Bu iki yıllık süreçte, TKM’ nin yönetiminde yer alanlar, esas olarak karşı taraftan olanlardan olmasına rağmen, kuruma üyeliğimizi devam ettirdik ve bugüne değin de her şeye rağmen devam etmektedir. Kongre öncesi ve devamında yönetim gücünü keyfi olarak kullanarak, sanki kurum üzerlerine tapuluymuş gibi bizlere yönelik dıştalama, siyaset yasakçılığı, gerginlik yaratacak davranışlar sergilendi. Sağduyulu yaklaşımımız ve geleneğimizden aldığımız olgunlukla yaratılmaya çalışılan provakatif ortamdan uzak durduk. Özellikle kimi yönetici ve üyelerin açık provakatif saldırgan yaklaşım ve pratikleri olmuştur.
Kaypakkaya’ nın siyasal ardılları ve takipçileri olarak, siyasal düşüncelerimize, siyasal etkinlik duyurularımıza kendilerince yasak konuldu. Kendi siyasal yayınlarını ve propaganda afiş ve duyurularını sınırsızca dernek panosuna asarlarken, TKM’ nin tarihinde ve geleneğinde olmayan uygulamayla, kurumun panoları devrimci-komünist yapılara kapatıldı. Kaypakkaya’ yı anma etkinlikleri afişlerinin panoya asılmasına izin verilmedi. Oysaki bizim panolarımız ve duvarlarımız, haklı ve onurlu bir davanın mücadelesini veren tüm devrimci, yurtsever, komünist yapılara ve kurumlara sonuna kadar açıktı/ açık olmak zorundadır.
Ancak, yönetim gücünü ve yetkisini, devrimcilere karşı bir yaptırım gücü olarak kullanmaya çalışanları uyarmamıza rağmen bildiklerini okudular. “ Biz buranın tarafıyız, biz yönetimdeyiz ve dernek de bizimdir, istediğimizi yaparız, size propaganda yapma şansını vermeyiz” tarzında yaklaşıldı.
Bir önceki kongrede, demokratik temsilin gerçekleşmesi için açık aday, açık oylama istemimiz, kendilerine güvenmediklerinden dolayı red edildi.
Bizler, siyasal düşüncelerimizle, bizleri devrimci kılan her ne varsa, kimliğimizi ifade eden değerlerimizle burada yer aldık/ alıyoruz. Fikirlerimze ipotek konulması, düşüncelerimizi ifade etmemiz ve siyasal propaganda etme istemimizi, kurumun kapılarını üzerimize kapatarak yasaklayıp, yok sayılmasına karşı sessiz kalamayız. Bu bize yapıldığı için değil, her nerede ve kime yapılırsa yapılsın karşı dururuz. İşleyiş ve kurallara herkes uymak durumundadır. Keyfiyetçilik, dıştalama devrimci bir tutum olamaz.
Son olarak, ATİK eşbaşkanının devrimci bir gazete ve çalışanlarını faşist Türk devletinin kurumlarına şikayet etmesinden hareketle eleştirilerimizi ve “bu suça ortak olmayın, tavır alın” şeklindeki tavrımıza bile tahammül edilmeyerek bırakın tavır almayı ya da eleştirmeyi, devrimcileri ihbar edenler hararetle savunulmuş, arkadaşlarımız dolaylı
tehdit edilerek derneğe gelmemeleri aksi halde hesap soracaklarını ifade etmişlerdir. Düşülen trajı-komik duruma bakın; devrimcilerin devlete şikayet edilmesi savunulmakta, sorunların devrimci yöntem ve adaletle çözümü değil de, düşman, devlet/polis hukukunda arayan bir tarz savunulmakta ve normal bir şey olarak gösterilmeye çalışılmaktadır. Üstelik bunu eleştiren yoldaşlarımız, kimi üye ve yöneticilerce tehdit edilmekte, ortam provake edilmeye çalışılmaktadır.
Elbetteki inançlarımızdan, düşüncelerimizden, doğrularımızdan asla taviz vermedik, vermeyiz de. Siyasal olarak geri ve düşmana hizmet eden bu davranışlar, gelinen aşamada daha olumsuz bir sürecin yaşanmasına zemin hazırlamaktadır. Ve bu kişi ve anlayışlar bu durumu sürekli kaşıyarak ve bundan medet ummaktadırlar.
Bizim burada kendi önceliklerimiz ve farklılıklarımızla yer alma hakkımız vardır ve bundan asla taviz vermeyiz. Ancak bizleri, genel olarak ATİK’ te yaşandığı/yapıldığı gibi buradan da tasfiye etmek istiyorlar ve bunu açıktan ifade etmektedirler. Mesele siyasal zeminde kalarak düşünsel anlamda mücadele edilmesi durumunda, bizler açısınsan bir problem teşkil etmeyecektir. Ancak durum böyle değildir maalesef. Açıkça bir gerginlik ve provakasyon ortamı yaratılmak isteniyor kimi yönetici ve üyelerce. Bundan ne çıkar elde edecekler bilemiyoruz ama, bizler,dikkat ve enerjimizi artık bu sorunlarla uğraşarak harcamayacağız. Politik hedeflerimiz ve mücadele perspektiflerimize odaklanmış bir şekilde önümüze bakıyoruz. Mücadelenin ihtiyaçlarına yanıt olmak istiyor, ardımızda bıraktıklarımızın deneyimlerini yüklenerek, sorgulayıp doğru sonuçlar çıkararak daha güçlü ve kararlı yürümek hedefi ve pratiğindeyiz.
Bu durumda, uzun yıllar birlikte emek verdiğimiz, Demokrasi mücadelesinin yapı taşlarından biri olan derneğimiz, maalesef doğru anlayış ve yöneticilerin ellerinde bulunmamaktadır. Buna tüm üye ve gönül verenlerin tavır alması şarttır. Siyaset yasakçılığına, anti-demokratik , keyfiyetçi tutumlara, saldırganlık ve provakasyonlara, devrimcilerin devlete şikayet edilmesinin olağan gösterilmesine karşı tavır almak insani temel bir görevdir.
Üzülerek belirtiyoruz ki, emek verdiğimiz kurumumuzda artık faaliyet sürdüremez duruma getirilmiş durumdayız. Bu tutumun sahipleri elbette bunun sorumlularıdırlar. Ve bunun vebali boyunlarında değirmen taşı misali hep asılı duracak tüm ağırlığıyla.
Sonuç olarak, uzun bir süre, tüm olumlu, olgun davranış ve çabalarımıza rağmen birlikte kurumda kalma ve kullanma zemini ortadan kalkmış durumdadır. Bunun için de bizler TKM üyeleri olarak, TKM’ den istifa ediyoruz.
Özgürlük ve Halk demokrasisi, uğruna milyonların canını, kanını verecek kadar değerlidir. Düşlerimizden, inançlarımızdan, özgürlüklerimizden geri adım atmadan, kendimizle birlikte tüm insanlığı özgürlüğe taşıyacak olan Kaypakkaya’ nın yoldaşlarıyız.
Gelecek ellerimizdedir.”
AHM-Ulm
03.03.2019