————– BİZDENBİZE TUTSAKLAR HATTI —————
Haydar Bern, JVA München, Stadelheimer Str.12, 81549 München / mektubu.
Haydar yoldaş mektubunda hücresini tarif ediyor, kadın hakları konusundaki görüşlerini dile getiriyor. ayrıca özeleştiri ve yüzleşme konularına da değiniyor.
16.08.2017
Merhaba Sevgili Can Kardeşim Osman
16 Temmuz 2017′ de yazmış olduğun değerli mektubunu 14 Ağustos 2017’de aldım.
……….
Sevgili kardeşim bizler hala tecrit altındayız. Bu anlamda ne resim çekme ne de herhangi bir sosyal etkinliklere katılma ve aynı zamanda aile ve avukatlarımla görüşlerimizde cam duvar aramızda mevcuttur.
…….
Biz 4 arkadaş 15 Nisan 2015 saat:tahminime göre 17.30-18.00 arası Nürnberg’te bir arkadaşın evinde oturuyorduk. GSG’ler evi bastı ve bizleri ters kelepçelediler ve ardından kriminal polisi ve savcı gelip onlardan devraldılar. Savcının huzurunda başlarındaki görevli tutuklanmamızı söyledi ve haklarımızı ve avukatlarınızı çağırabiliriz dendi ve bizler Karlsruhe’ye götürüldük. Bizleri tek tek arabalarla götürdüler. 16 Nisan 2015 öğlene doğru beni hakimin huzuruna çıkardılar. Tutukluluğumu yüzüme karşı okudu ve ardından beni polisler oradan alıp München Stadelheim cezaevine teslim ettiler. Benim bundan önce herhangi bir cezaevi yatmışlığım da yok, ceza almışlığım da yok. Ben tutuklanmadan önce var olan hastalıklarım önceden biliniyor. Yani adamlar tam benim biyolojik yapımı araştırmışlar ve benim cezaevi hastanesine koyulmamı da yazmışlar. Beni cezaevi alır almaz muayeneden sonra kontrol altına aldılar. 16 Nisan 2015’ten 14 Ağustos 2017 kadar buradayım. Benim hastalığımda yüksek tansiyon, yan böbreklerimde sorun var, vücut su topluyor özellikle bacak kısmında. En tehlikelisi nabız düşüyor. Bunun nereden geldiğini bulamadılar.
…….
Bir bilim insanına sormuşlar; nasıl bu kadar doğru karar alıyorsun. Hatalarımla yüzleşip deneyimle cevap veriyor. “Her kıvılcımın içinde ışık saçar.” Her insan karşıtların birliğidir. Hata ve hatasızlık, başarı ve başarısızlık. Bu anlamda her insan hata yapar. Ama yeter ki kişi kendi hatasıyla yüzleşme cesaretine sahip olsun. Kendi hatasına karşı korkusuzca diyalektik materyalist bilimle kendisini sorgulasın. Bu hataya kaynaklık eden sebep nedir? Çizgi, örgüt, pratik tutum. Bu üç zincirin halkaları. Bunların üçü bir halkanın içiçeliğidir. Birbirinden koparılamazlar. Tıpkı toprak, hava ve güneş gibidirler. Bir yerde hata ve yanlış varsa ki vardır, kişi eğmeden bükmeden sorunu başka yerde aramadan ilk önce kendisinden başlatarak kendisiyle yüzleşmelidir. Çizgiyi kavramak, özümsemek, örgütte sorumluluk ve çalışma tarzındaki öze uygunluğun gerçekliğe uygun olup olmaması halkların demokrasi ve özgürlüğü uğruna fedakar, gönüllü, disiplinli yaşamın vazgeçilmez inceliğine uyulup uyulmadığının sorgulanıp açığa çıkarılması sorunun temelini oluşturur. Kişinin yaşamı devrim iddiası olan, kendi içindeki karşıtı olan burjuva çizgiye karşı yaşamı boyunca diyalektik materyalist ve tarihsel materyalist bir tarzda ideolojik mücadelede kendi içinde ne derece çatışıyor ve bu çatışmada kendisini pratik içerisinde ne düzeyde yenileyerek ilerliyor. Kişi kendi hatalarıyla ancak pratik süreç içerisinde deneyerek aşabilir. Bu deneyde her insan kendi içindeki var olan korku, edilgenlik, cesaretsizlik, pasiflik, geri duruş, sekterlik, liberallik vs. hata yapmanın temelini oluşturur. Büyük ustanın dediği gibi “bir yerde başarı yoksa orada hata var.” Bunları açığa çıkarmanın yöntemi kişi yaşamı boyunca mücadelede ideolojik olarak kendisini sürekli sorgulayarak ilerlemelidir buda ancak kendisinin hata ve zaaflarıyla yüzleşerek aşabilir. Bunun yolu ve yöntemi de ancak ve ancak MLM bilimi ile olacağı ilkesel olarak en önde tutulmalıdır. Hatalarla yüzleşmenin yolu bilimseldir. Hatalar ya subjektif yada objektiftir yada her ikisidir. Bu bilimin ışığında insanlık tarihi bin yıllar boyunca elde ettiği değerleri kendi deney ve tecrübelerle beraber bedel ödeyerek kazanmıştır.
Anlamlı bir devrimci duruş, anlamlı bir kişilik yaratır. Böyle kişilikler kitlelere güven verir. Demokrasi ve özgürlük için mücadelenin bir bedeli vardır. Her bedelin ödenmesi bir yaşamdır. Bu bedeller yeni yaşamın yaratıcısıdır. Her kıvılcım içinde ışık saçar. Bu küçük ışıklar birleştiğinde ortayı aydınlatır. Can kardeşim yazmak istersen cümle düşüklüğü vesaire çoktur sen düzeltirsin benim kardeşime söyleyeyim.
München Stadelheimer cezaevindeki hücre konusundaki yerin ne kadar büyüklükte olduğunu cetvelle ölçtüm. Uzunluğu 4 metre, genişliği 180 santim, toplam 7.20m²’dir. İçinde 2 metreye 90 santim genişliğinde bir yatak, 50×180 bir dolap, 60 santime 50 santim duvara monte edilmiş masa, 60 santime 45 santim duvara monte edilmiş oturmak için düz bir oturak, bir küçük lavabo ve bir tuvalet. Bu saydıklarımın tümü 7.20 m² içindedir. Benim kaldığım yerde 6 kişilik bir yer ama şunu söyleyeyim, odayı altıya böldüğümüzde 6.50 m2 yer düşüyor. Pencereleri daha önce yazdığım gibidir. Avukatlar üzerinde kitap sorunu mahkemenin başlamasından sonra öyle bir sınır kalmadı ama halen üzerimizdeki tecritten dolayı devrimci yayınlar alamıyorum. Dünya ve dışarıyla ilişkim iki gazetedir. Bundan dolayı bilgi edinmem oldukça kısıtlanmıştır. Sağolsun bazı arkadaşlar mektuplarıyla bazı aydınların yazılarını internete indirerek gönderiyorlar. Bu benim için oldukça olumlu oluyor ve böylelikle de Dünya’da ve Türkiye’de olup bitenler ile ilgili değişik ve gerçekliğe yakın ve de aydınların yorum, düşüncelerini öğrenmiş oluyorum. Bunun yanında kısmen de olsa bir temelde bilgim de olmuş oluyor. Bu kısıtlı bilgi edinme bizler gibi olan Türkiye’li ve Türkiye Kürdistan’lı devrimci demokrat politik göçmenlere karşı 129-b maddesinden uygulanan tecritten dolayıdır. Alman anayasasında şöyle der; “Suç ve ceza kişiseldir.” Bu evrensel bir hukuk kuralıdır. Hukuk bir ülkenin temel değerleridir. Bu değerlerin dışına çıkıldığında hukuk dışına çıkmış oluyor. Ya keyfi yada tamamen bir politik tutumun kendisidir. Bu anlamda bize karşı uygulamaların tümü Alman devleti ve Türk devletinin sermaye çıkarları için hukuk adına daha çok politik yaptırım ve dikta uygulamaların pratik yansıma biçimidir. Böyle bir uygulama adına ister “modern” desin, isterse demokrat bir adalet desin. Dünya’da kapitalist devlet adalet ve yargı kanunları küresel sermayenin çıkarlarına göre uygulanır. Benim şahsi kanaatim bu yöndedir. Hukuk, adalet, ideoloji ve her türlü davranışın üstünde tutulacak insanlığın özgürlüğü için vicdanların gelişmiş sosyal adalet kültürüyle öz demokrasi sağlanır.
Toplumun kirlenmesi çok derin ve kapsamlıdır. O bölüme özellikle kadınlarla ilgili biraz değinmek istiyorum. Çünkü önemli diye.
Küresel emperyalist sistem toplumu kendi tanımladığı biçime koymak için toplumun gen kültürüne müdahale ederek sosyal, siyasal yapısını bozarak kirletiyor. Bu kirlilik insan sınıfına kendisine ve insanlık değerlerine karşı yabancılaşıyor. Bundan dolayı toplumda kültürel, siyasi-sosyal bir temelde yozlaşarak ırkçı, dinci, milliyetçi bir temelde diktatör devletlerin bir eklentisi durumuna dönüşüyor. Bu kirlilik toplumun büyük bir parçalanma ve erkek egemen sistemi, erkek egemen anlayışı kendi yaratıcısı olan kadına karşı her türlü çirkin saldırıyı uygulamak normalmiş gibi davranabiliyor. Bu durum emperyalistler toplumun ve halkların insani değerlerine karşı katliamcı, sömürücü yoz kültürüyle kendilerine yabancılaştırarak kirletilmiştir. Bu kirlilik öyle bir pis koku yayarak demokrat devrimci çevreyi etkilemektedir. Emperyalist yoz kültüre karşı toplumun yarısından fazla olan “ezilenin ezileni” kadınların üretim içerisindeki konumuna baktığımızda proletaryanın ezilenin ezilenini temsil etmektedir. Bir toplumun temelini belirleyen şey üretim ilişkileri ve üretimdeki emeğin gaspıdır. Üretim ilişkileri yanında kadının toplum içindeki durumu, konumu ve erkek ile arasındaki ilişki ekonomik, siyasi özellikle sosyolojik, kültürel bir çok boyutuyla ele alınmalıdır. MLM biliminde kadının kurtuluşu konusunda ortaya konulan toplumsal ve kadının kurtuluşuna ideolojik ve teorik boyutuyla kadın ve erkek ayrımı olmadan ortak proletaryanın kurtuluşu boyutuyla ortaya konulan bir gerçektir. Günümüz koşullarında ezilenler cephesinde sorunu ele aldığımızda kadınlar ezilenin ezilenidir. Bu bir gerçeklik ve öz itibarıyla da bir çelişki mevcuttur ama bu çelişki antagonist değildir. Tıpkı işçi köylü gibi belirlenebilir. Benim kanımca kadın mücadelesi konusunda kadın sorununa var olan çelişkinin özü ile yaklaşıldığında çözüm bulunabilir. Kadının kurtuluşu, özgürlüğü sınıf hareketinin öncü önder ve örgütlenme MLM çizgi temelinde yaratıcı, dönüştürücü, geliştiriciliğiyle birlikte devrimci iktidarı hedefleyen öncü bir proletarya hareketi içerisinde sınıf erkek karşıtı değil, birlikte kendi çelişkileri ve yasası olan sosyolojik özelliğinden dolayı kendi özerk bir hareket yasası olmalıdır diye düşünüyorum. Tıpkı gençlik örgütlenmesi gibi. Çünkü kadınlar emek ve işçi sınıfı içerisinde ve cinsel, kültürel anlamda ezilenin ezilenidir. Kadın sömürüsü ve şiddet sınıflar tarih sahnesine çıktığından bugüne kadar hep var oldu. Ama en sinsi, en iğrenç sömürü küresel emperyalist dönemde mevcuttur. Özellikle cinsel anlamda bir meta pazarına dönüşmüştür. Kadın cinsini bir meta gibi pazarlayan kapitalist sistem Dünya’da en yaygın sömürü biçimidir. Kadın en ağır şiddet ve halen bir köle muamelesi görmektedir islam toplumunda. Ve Ortadoğu’da kadının şeriat kanunundan dolayı hiç bir hakkı yoktur. Bu zihniyete karşı kadın hareketi barbar erkek egemen sisteme karşı proletarya hareketi içinde öncü, önder bir mücadeleyle çok kapsamlı iktidarı hedefleyerek mücadeleyi büyütmede başarılı olacaktır. Sınıf mücadelesinde işçi sınıfının yarısını erkeklerin oluşturduğunu ele alarak soruna yaklaşıldığında bu mücadelede ideolojik mücadele sınıf hareketi içerisinde erkek egemen anlayışı birlikte mücadeleyi daha da güçlendireceği gerçeği görülmelidir. Sınıf mücadelesinde erkek ve kadın arasında ezilenin ezileni ideolojik olarak yürütülmesi erkek egemen anlayışı kavranıp iyi uygulanırsa, kadının mücadelesi üretim güçleri arasındaki çelişki bilince çıktıkça, kadın ve erkek arasında kadının güveni geliştikçe, mücadelede birlik ve kadın yönetimde, kurumda güçler dengesinde önde olmalıdır. Sosyalist bir ilke norm haline dönüşmelidir. Eğer kadın ve erkek arasında eşit adalet olmaz ise orada sosyal adalette baş edemeyiz.
…….
Selam eder, sağlık, mutluluk ve başarılar dilerim.
Hoşçakal
Haydar Bern