HABER / ANALiZ : İsviçre`de Emekçilere Saldırı Paketleri Referanduma Sunuluyor;
Emeklilik Reformu 2020 ve KDV`nin Yükseltilmesine HAYIR!
Her yeni güne yaşam alanlarımıza yönelik bir saldırı ya da hak gaspı ile uyanma dönemini yaşamaktayız desek yanıltıcı olmayacaktır.
Uluslararası tekelci burjuvazi tarafindan , uluslararası ölçekte, planlanmış programlar şeklindeki kapsamlı saldırılarla ,emeğin daha da yoğun sömürüsü gerçekleştirilmektedir.
Biribirini tamamlayan ekonomik, siyasal, sosyal hak gaspları ve sömürü politikaları hızla, halklar büyük bir manülasyon dalgasına tabi tutularak gerçekleştirilmektedir.
Yaşadığımız Avrupa coğrafyasında bunu değişik biçimler ve adlar altında ama birbirini andıran, benzeşen şekilleriyle görmekteyiz.
İsviçre, bu saldırı politikalarının daha sinsi ve „topluma maledilerek“ gerçekleştirilen ülkelerden biridir.
Koorperatif sistemin tepeden tırnağa topluma nüfuz edilerek genel bir kanıksanmasının yartilmasiyla sistem istenilen şekliyle işletilmektedir.
Avrupa ve dünya genel ortalamasının üzerinde nispi bir „refah“ düzeyinin olduğu ve bu „refah“ in topluma mutlak olarak korunması düşüncesinin kanıksatılmasıyla ciddi bir avantaj elde edilmiştir.
Devletin tüm organlarıyla,burjuva medya ve propaganda aygıtları genel olarak emekçiler üzerinde her anlamda bir iktidarlaşmayı yaratmış ve yaşatmaktadır. Bu avantajı her fırsatta çok iyi kullanan burjuva devlet aygıtı, hizmet ettiği tekelci burjuvazinin daha büyük rantlar elde edilmesi için tam da misyonuna uygun olarak hareket etmektedir.
Ve uygulamaya konulmak istenen her yeni saldırı dalgası da referandum oyunlarıyla, büyük dezenformasyonlar ve manüplasyonlar yaratılarak halka onaylattırılmaktadır. Ve böylece „demokratik bir devlet-sisitem“ propagandası eşliğinde, model ülke yalanlarıyla yelkenlerini kazanımlarıyla doldurarak, yeni saldırı dalgasının hazırlıklarına girişmektedirler.
Bunlardan biri de daha önce onaylatırılan ve 1 Ekim 2017`de uygulamasına geçirilecek olan yeni istihbarat yasasıdır.
İstihbarat örgütüne büyük yetkiler verilerek toplumun daha sıkı gözetlenmesi, fişlenmesi, keyfiyete dayalı deliller oluşturularak insanların yargılanması ya da gäcmenlerin sınır-dışına varana dek kimi uygulamaların kapısını aralayacak uygulamaları getirmektedir.
Şeriatçı terör örgütleri bahane edilerek yapılan yasalarla, esas hedeflenen muhalif devrimci-demokratik kesimler olduğu çok açıktır. Bundan sonra bunun pratik uygulamalarıyla emekçiler, özelde de göçmen emekçiler ciddi anlamda saldırıya tabi tutulacaklardır.Siyasal-demokratik haklarımızın giderek daraltıldığına tanık oluyor, olacağız
Yeni Saldırı Dalgası Olarak „Emeklilik Reformu 2020“
İsviçre burjuvazisi, ne zaman emekçilere dönük yeni saldırı paketlerini devreye koymak istese, aylar, belki de yıl denecek süre öncesinden kamuoyu tek yönlü olarak şekillendirilmekte ve adeta kıvama getirmektedir.“Geleceğimiz ve güvenliğimiz tehlikede“ demogojisi her kullanılışında egemen sınıflara istenilen sonuçları kendiliğinden sunmaktadır. Öyleki, ilgili yasa ve uygulama değişiklikleri gündeme getirildiğinde, kamuoyunun geneli şekillendirilmiş şekilde, bindirilmiş kıtlar haliyle harekete geçirilmektedir. Tartışmalar, tam da istedikleri istikamet ve formatta, kıvama getirilmiş toplum harekete geçirilerek „doğrudan demokrasi“ nin güzellikleri sergilenmiş olur.
İşte yine bugünlerde şu burjuvazinin „doğrudan demokrasi“i devreye sokularak, emekçilere kendi elleriyle boyunlarına ilmik geçirmeleri istenmektedir.
24 Eylül 2017`de gerçekleştirilecek olan referandum ile emeklilik haklarımızda kısıtlamalara gidilmekte, yanısıra KDV oranında (mehrwehrsteuer) emeklilik sisteminin finansmanında kullanılmak üzere artışa gidilmektedir.
İsviçre`de Emeklilik Sistemi
Referanduma sunulacak olan „reform 2020“`nin öngördüğü değişiklikleri belirtmedn önce, mevcut yürürlükteki uygulamayı kısaca aktarmak istiyoruz.
Üç aşamalı olarak inşa edilen sigorta sisteminin, birinci aşamasını AHV oluşturmaktadır. Yaşlılık,yetim, dulluk sigortası olarak AHV, malüllük olarak IV, askerlik ve sivil hizmetler süresini kapsayan EO ile birlikte çalışanların toplam brüt ücretinin %10,25`lik bir kesintisinden oluşturulup bir fon içerisinde toplanmaktadır. Bu kesintinin yarısı çalışanlardan kesilirken, diğer yarısı ise işverenlerden kesilmektedir.
Sistemin ikinci aşaması olan BVG ise, çalışanların yıllık gelirinin minimum 21150 fr ve üstünde olması durumunda ,( her branşın değişik yüzdelik oranları var) yapılan kesintilerden oluşmaktadır. Bu kesintide de kesinti oranları çalışan-işveren açısından % 50`şer oranındadır.
Üçüncü aşama olarak ifade edilen ise, özel, isteğe bağlı kişisel hayat sigortasından oluşmaktadır.
Sigorta sisiteminin temeli olan AHV, üretim-çalışma sürecine yoğun katılıma bağlı olark fonlarda biriken primler yoğunlaşırken, tersi durumda ise , emeklilik ve malluluk durumlarındaki yoğun artıştan kaynaklı fon birikimlerinde nispi bir azalma yaşanmaktadır.
Avrupa`da olduğu gibi İsviçre`de yaşlı-emekli nüfusun genç nüfusa oranındaki yükseklik, burjuvaziye sosyal haklara yönelik saldırı bahanesi oluşturmaktadır.Emeklilik oranlarındaki artiştan kaynaklı olarak sürekli olarak sigorta sisteminin, fonların finansmanının karşılanamadığı dolayısıyla reformların zorunlu olduğu propagandası yapılmaktadır.
Emekli olan emekçilerin gelirleri zaten en alt seviyede bulunmakta ve emeklilerin çoğu gelirlerinin yetersizliğinden dolayı sosyal yardım talebinde bulunmaktadır.Gerçeklik böyle iken, ilk akla gelen tasarruf tedbiri olarak maaş ve sosyal ödeneklerden kesinti yada emeklilik yaşının arttırılmak sureti ile emek sömürüsü daha da yoğunlaştırılmaktadır.
Oysa, fonlarda biriken paralar, özellikle de BVG, vb. fonlar, daha çok kapitalist para babalarının özel şirket yada kurdukları vakıflar aracılığıyla biriktirilen fonlar sermaye piyasalarında, ya da bu dönemde yüksek getirisi olan immobilien alanlarına yatırılmakta ve yüksek karlar elde edilmektedir. Ve bu karlar, emekçilere asla yansıtılmamakta, yada sigorta sisteminin finansmanında kullanılmamaktadır. Tamamen emekçilerin denetimi –bilgisi dışında , sermaye ve hizmetkarlarının denetimine sunulmaktadır.
Bu sektörlerde konumlandırılan yüksek düzeydeki bürokratik kesim, yüksek maaş ve yan ödenekleri ,işletme-yönetim giderleri, primleri vb. altında büyük vurgunlar yapılmaktadır.
Bu da göstermektedir ki devlet, kapitalistlere rant ve birikim olanaklarını cömertçe sunmaktadır.
Gerçeklik böyle iken,tam tersine,“ emekli kasaları, fonları sistemi finanse edemiyor“,“ sisitemimiz çöküyor, acil reform yapılmalı“, vb. argümanlarla kamuoyu oluşturulmuş ve kıvama getirilmiştir.
Bir anlamda atmosfer, kapitalistler, egemenler için olgunlaştırılmış ve saldırı paketlerinin halk tarafından „onaylanması“ nin koşulları hazırlanmıştır.
İşte 24 Eylül`de referanduma sunulacak olan bu „emeklilik reformu 2020“ saldırısı neyi getirmekte?
Paketin manüpülatif yanı olarak, yeni emekli olacaklardan tek yaşayanlara 70 fr, evlilere ise 226 frank artış öngörmekte. Buna karşın, 2021 yılından itibaren maaşlardan gerçekleşen prim kesintileri %0,3 oranında arttırılacaktır.
Erken emeklilik olarak bilinen zorunlu hallerdeki emeklilik, yürülükteki haliyle normal emeklilikten 2 yıl önce iken, bu 3 yıl olarak öngörülmekte. Erken emeklilik kesintileri ise, eğer 1 yıl önce erken emekli olunursa %6,8 olan kesinti oranı %4,1`e, 2 yıl önce emekli olma durumunda %13,6 olan kesinti oranı %7,9`a ve 3 yıl önce emekli olunması durumunda ise bu oran, %11,4 olarak öngörülmektedir.
Öte yandan, BVG (pensionkasse)`den ödenmesi gereken maaş oranı,yıllık bazda çalışanın ödediği toplam primin %6,8 oranında iken, bu oran kademeli olarak 4 yıl içerisinde %6`ya düşürülmektedir.Yıllık bazda %0,8 oranında bir gasp sözkonusudur.
Paketin en önemli saldırı yönünden biri de kadınların emeklilik yaşına dairdir. Şu anda 64 olan emeklilik yaşı 65`e yükseltilmektedir.
Yine referanduma sunulacak ikinci öneri olan „Zuşatzfinanzierung der AHV durh eine Erhohung der Mehrwersteuer“ önerisi de bu saldırı dalgasının bir diğer ayağıdır. Yürülükteki %8.0 olan Mehrwersteuer (KDV) oranı, 2021 yılından itibaren, AHV`yi finanse etme gerekçesiyle %8,3`e yükseltilmektedir.
Nereden bakılırtsa bakılsın, emekçilere dönük sömürü ve sosyal yıkım politikalarında giderek derinleşme sözkonusudur.Milyarlarla ifade edilecek büyük bir soygun planı sözkonusudur. 2016 yılı Eylül ayında, sendikaların önerisiyle AHVplus adı altında, emeklilere %10 maaş arttırımını ongären öneri referanduma sunulmuş, ancak sermaye patileri ve hizmetinde koşanların yoğun çabaları ve halkı manüple etmesiyle, bu inisiyatif %59, 4 ile reddedilmişti.
Her zaman olduğu gibi, bu saldırı politikalarında, sistem partileri uzlaşma içerisinde hareket etmektedirler. Hükümetin ve parlamentonun açıktan savunduğu bu saldırı paketinin fikir babası ise „sosyal demokrat“ bakan, SP`li Bersets`tir. SVP ve FDP`nin farklı gerekçelerle karşı çıktığı, düşük profilli bir karşı kampanya sürdürme gerçekliğinde, sermaye partilerinde genel bir konsesusun varlığına açık işarettir. Dahası, bu genel bütünlük hali, sendikalarda da kendisini göstermektedir. SP ve kısmen de yeşiller etkisindeki sendikalar (Unia, Syndicom,vb) ve İsviçre Sendikalar Birliği (SGB) bu tasarıya evet denilmesi çağrısını yapmaktadır.Genel anlamda, işçi sınıfı ve emekçilere karşı saldırılarda yakalanan konsensus ile kamuoyu şekillendirilmiş ve hazırlanmıştır.Burjuva partilerin rahatlığı buradan gelmektedir.
Emeklilik reformu 2020 önerisinin referandumda kabul edilmesi durumunda, emekçiler açısından daha yoğun ve komplike saldırıların ardı sıra geleceğini öngörmek için kahin olmayı gerektirmeyecek kadar açıktır. Her saldırı planının sonuç alıcı olması durumu, yeni dalgayı tetikleme özelliğini içinde barındırmaktadır. Bugün de yine böyle olacaktır.
Bu açıdan, emek güçlerine, sınıf çıkarı eksenli faaliyet yürüten her kesimi ciddi bir mücadele süreci beklemektedir. Yerli, göçmen devrimci demokratik güçleri, bir kamuoyu yaratarak, ciddi bir karşı koyusu yaratmak durumundadır. Bunun zor olacağı görülmektedir. Ancak esas sorun, mücadele ve örgütlenme düzeyinin yükseltilmesi, işçi sınıfı ve emekçilerle daha yakın bağlar içerisine girmenin adımları yoğunlaştırılmak durumundadır. Sistemin ve egemenlerin saldırıları yoğunlaşarak devam etmekte, edecektir de. Dolayısıyla, geleceğe hazırlanmak önemlidir. Göçmen demiokratik kurumlar olarak işimizin daha da zor olacağının bilincinden hareket etmeliyiz. Ulus ayrımı yapmaksızın, kendini göçmenlik statüsüne hapseden darlıktan çıkarak, sınıf eksenli bir genel mücadele içerisinde konumlanmanın önemi bugün daha da büyüktür. Bu açıdan sınıf karderslerimizle aynılaşan ve farkılılaşan taleplerimizin ortak sahiplenilmesi ve kamuoyuna taşındığı oranda örgütlenme ve gelişme düzeyimiz yükselecektir.
Sosyal,siyasal, ekonomik hak ve özgürlüklerimize yönelik saldırıların savrulması ve kazanımlarımızın korunması/geliştirilmesi bunu zorunlu kılmaktadır.
Bunun için de , dönemin öne çıkan saldırı politikası olan
„Reform der Altersvorsorge 2020“(Emeklilik Reformu 2020) ve „…Erhohung der Mehrwersteuer“ (KDV`nin yükseltilmesi) önerisine HAYIR demeliyiz.
Bir kez daha , 24 Eylül Referandumunda, her iki öneriye de İTİF( İsviçre Türkiyeli İşçiler Federasyonu)’nun da açıkça belirttiği gibi HAYIR diyoruz.