İRAN DA YAŞANANLAR MI, ZİHİNLER Mİ BULANIK?
İran’da yaşananlar üzerine çok şeyler söylendi. Bazıları “ABD eksenli olduğunu’’ yine bazı devrimci örgütler ise halk hareketi olduğunu “bazıları ise, “İran’daki ayaklanmanın halk hareketi olmadığını, CIA ve MOSAD tarafından örgütlenmenmiş bir ajan ayaklanması olduğunu, gerici bir ayaklanma olduğunu” söylediler. Bir çoğu da ” bekle gör tavrı içine” girdi. Ve ” ayaklanmanın altında cin mi çıkacak, hin mi çıkacak ona göre tavır alma” yolunu seçip sus pus olurken bu oportünist tavıra da,”Marksist tavır, oyuna gelmeme” kulpunu taktılar.
Oysa bölgemizde suların durulmadığı, yayılarak genişlediği, yeni çatışma ve patlamalara gebe olduğunu biliyoruz. Türkiye devrimci hareketi nedense bu gibi toplumsal olaylarda kendini, hedeflerini, ne yapılması gerektiğini konuşmamakta, işin içinde hinlik ve cinlik aramakla ömrünü geçirmektedir. Açıkçası kendi ülkesinde yaşananlara tavır takınamayanlar, İran’da gelişen halk hareketine kem gözle bakmaktan kendilerini alamamaktadır.
Bilinen bir gerçek var oda; Amerikan ve Avrupalı emperyalist ile Rus ve Çinli emperyalistler arasında yürütülen egemenlik dalaşı yayılarak devam etmektedir. İran, Irak, Suriye, Bölge yeni altüst oluşlar yaşayacaktır. Tüm gelişmeler bize bunu gösteriyor. Emperyalistler aralarındaki it dalaşını genişleterek Afrika ve uzak Asya üzerinden devam ettirecektir. Bilinmeli ki, her sınıf kendi menfaati doğrultusunda olayları gelişmeleri ele alıp inceler. Kendi egemenliğini kurmak için çelişkilerden yararlanmayı esas alır. Sınıf mücadelesinin olmazsa olmaz kanunu bu. Biz bu gerçekliği göz ardı edemeyiz, görmezden gelemeyiz.
Bugün İran’da hüküm süren faşist diktatörlük, bütün ulus inanç toplulukları ve cinsten emekçi İran halkını mengene gibi sıkmakta ezmektedir. Bu halkın zulme başkaldırması meşrudur, haktır, ilericidir. Burada kem-küm etmek, yükselen halk hareketine kaygı ve kuşku ile bakmak devrimci bir tutum ve duruş değildir.
Bize düşen görev faşizme ve her türden gericiliğe karşı başkaldıranları kayıtsız koşulsuz desteklemektedir, Enternasyonal dayanışmayı kararlı bir şekilde sürdürmektir.
Halkların zulme başkaldırısını emperyalistler kendi lehine kullanmak ister bu gayet doğaldır. Önemli olan önderlik eden sınıf ve katmanların bu oyuna gelmemesidir. Emperyalist haydutların bütün plan ve oyunlarını etkisiz kılarak başta işçi sınıfı olmak üzere emekçilerin kurtuluşunu, ezilen ulus ve Milliyetlerin tam hak eşitliğini sağlamak olmalıdır. Bunun adı demokratik halk devrimi ve yeni demokratik iktidarıdır. Sınıf bilinçli İran proletaryasının izleyeceği en doğru yol budur. Gerisi çok laftır, teferruattır
İran’da süregelen ve uzun yıllara dayanan köklü bir demokratik hak ve özgürlükler mücadelesi damarı mevcuttur. Bu ilerici, devrimci damarı yok etmek, kesmek -bitirmek mümkün değil. Yüzyıl boyunca İran’da hüküm süren ve çeşitli şekillerde egemenliğini sürdüren faşizme karşı işçi sınıfı ve ezilen halklar 1920 den günümüze mücadelesini sürdürdü. Ağır bedeller ödedi, toplu katliamlara uğradı ama direnişi yeniden ayağa kaldırmayı bildi. Eğer bugün İran halkları iş, ekmek, özgürlük ve Eşitlik için ayağa kalkıyorsa bu geçmişte yürüttüğü isyan ve mücadele deneyimlerini iyi kullanmasından kaynaklanıyor. Bu direniş ve başkaları bizim direnişimizdir. Bütün emperyalist ve onların egemenliği altında varlığını sürdüren işbirlikçi burjuvaların, mollaların, Ayetullah ve ulemanın canı cehenneme, bizi ilgilendiren bu zulüm devletinin yıkılması, İran’da ve bölgemizde emperyalist egemenliği yıkmak, halklarımızı tam bağımsızlığa, özgürlüğe kavuşturmak olmalıdır.
İran’da devrimci komünist damar güçlü ve önemli deneyimlere sahiptir, bu deneyimler göz önüne alındığında İran’daki devrimci komünistlerin gelişen İsyanda görevlerini yerine getireceği inancını korumaktayız. Öyle ki, yalnızca görevlerini yerine getirmekle kalmamalı, uzun süreli halk savaşı stratejisine doğru önderlik etmelidir.
Bugün İran da emperyalist bir fiili işgal yoktur. Aksine İran bölgede sürdürülen emperyalist paylaşımın aracıdır. Emperyalist haydutların bölgede başlattığı paylaşımda rol almış, figüranlığa soyunmuş ve bu rolünü devam ettiriyor. Bunu görmemek, İran da faşizme karşı gelişmekte olan özgürlük ve demokrasi mücadelesine kaygı ve kuşkulu yaklaşmak ciddi bir kafa karışıklığı ve zihin bulanıklığıdır. Ülkemizde ve İran’da komünist parti ve adına komünist diyen partiler izledikleri yanlış politika ve taktikler sonucu ağır bedeller ödemiştir. TUDEH den, Halkın Mücahitlerinden, Reçberana, Serbadarana ve günümüzde,İKİP sinden, İKP/ML te kadar bütün bu yapılar yanlış politikalar ve yanlış konumlanmalar sonucu ağır bedeller ödeyerek yenilgiler aldılar. artık bu yanlış politik hattın değiştirilmesi, demokratik halk iktidarı, sosyalizm ve komünizm kavgasında uzun soluklu halk savaşı yolu seçilmelidir. Bizi zafere götürecek biricik yol budur.