Birincisi Barzani`nin kaybettiği prestiji kurtarma yada gerek Irak hükümetiyle çelişkileri iç hesaplaşmalar yada kürtlerin birliğini sağlayamaması gibi bir dizi sorunun ortasında referanduma gitmesi soru işaretleri taşımış olsada; Ulusların özgürce ayrılma hakkını kayıtsız şartsız savunuruz. Asıl konumuz bu olmadığı için bu sorundan ziyade İran ve TC nin danışıklı dövüş gibi görünüyor olmuş olsa bile bu referandum sonuçlarına yönelik atılan adımlar bu alanda özellikle Kürd aksiyonlu gelişen her adımı boğma eksenli çabaların deşifrasyonu ve pratik tavır takınmanın büyük önemi vardır. Suriye sorununda ayrı kamplarda duran ülkelerin Kürd sorunu ve kazanımları noktasındaki oraklaşmaları tarihsel bir olgu olduğu gerçeğini unutmamakta fayda vardır. Bu yazının yazılırken, İranın tüm sınır kapılarını kapattığı yine onlara bağlı Hasti-Sabi örgünün Kerkük e yığınak yaptığını ve Kerkük alanına yönelik bir saldırı ihtimali ve işgalin yapılarak bu hakkın ortadan kaldırılması güçlü bir olasılık olarak duruyor.
Tüm çevreler bu işgale karşı durmalı, alınan bağımsızlık kararına sahip çıkmalı ve avrupa kamuoyunda demokratik baskıyı gündeme getirmelidir… Devamla 3-4 Mayıs ta Kazakistanın başkenti Astana’da Rusya-İran ve TC nin katıldığı ve altına imza attıkları çatışmasızlık antlaşmasından bir süre onra TC nin ÖSO ile birlikte İdlib`e girmesi Neyin Başlangıcı ? Orta doğuda her seferinde tüm planları çöken TC nin Rusya ve iranla imzaladığı anlaşmadan sonra hangi basiret ve güçle bu operasyonu yapabildi?
Rusya bu operasyona hemde Putin’in ankara ziyaretinden sonra yapması tesadüfümüydü ? Yoksa yine masada Kurd kazanımlarına yönelik süs payımı var ? Bu soruları çok boyutlu çoğaltmamız mümkündür. Ancak TC nin bu anlaşmaya bilinçli bir şekilde uymadığını görebiliyoruz.
Rusya ve Suriye ordusunun Derazor operasyonunun başadığı bir süreçte TC yanlısı grupların Haleb ve Hama da Suriye ye ait askeri hedeflere yönelik saldırıları Derazor operyonunuda riske atması ve operasyonun yavaşlaması aynı zamanda zayıflıyan güçleri ciddi risklerle karşı karşıya bırakması sonucu ya bu operasyon duracak yada TC destekli bu saldırılar bir şekliyle son bulacaktı.
İşte tamda bu noktada Putin, Türkiy`ye gelerek TC ile anlaşmaya vardı. Türkiyenin Efrin kartına karşılık idlib e girmesine onay verilerek bir nebze Türkiyeyi iç kamuoyunda güçlü devlet edebiyatına renk vermiş olundu. Zaten Türkiye İdlib e girmeden El Kaide ile anlaşarak neredeyse silah patlatmadan muzaffer ordusuyla zafere yürümenin kahramanlıkları TV lerde dolaşmaya başladı bile. Türkiye ondört alanda güvenlik noktaları oluşturarak şimdilik kalıcı olduğunu beyan ediyor. Asıl sorun Efrin`in kuşatılması ve o alanda boğulması stratejisini izliyor. Bakalım ileride Rusya yine arkadan oyun oynanarak alt edilmeye çalışılmasına nasıl bir tepki verecek. Bugünün dostları yarının harcanacak piyonları olmaya aday.
Devlet ve ulus olmaktan uzak ümmet ve aşiret örgütleri ancak bu sürecin piyonları olmaktan ileriye gidemiyecektir. Onlarla aynı tavada pişen emperyalizme bağımlı ülkelerde bundan nasibini fazlasıyla alacaktır. Orta doğudaki çalkantı ve kaosun içinde en demokratik ve devrimci kazanımları olan Rojova ve Kürt ulusu, orta doğudaki birliği yakalayabilirse eğer bu kazanımlar bir çok zorluğa ve kuşatmaya karşın ayakta duracaktır.
Son olarak bu barbarlık ve kan gölü içerisinde, ulusal ve sosyal kurtuluş için Ekim Devrimlerine ne kadar ihtiyaç olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Ekim Devrimleri bir ihtiyaç ve zorunluluktur. Bu dünyayı kavrayan herkes için böyle olmak zorundadır…….
Hasan Özcan