İlk baştan tüm yuvarlak, muğlâk söylemlere yer bırakmamak için Karabağ, Karabağ’da yaşayan çeşitli milliyetlerden halkındır. Emperyalist haydutlar ve onların işbirlikçi uşakları kanayan yaraya merhem olmadıkları gibi, kanayan yarayı kaşıyor, ırkçı -şoven milliyetçiliği ve inançsal ayrımcılığı yayarak halklar arasında düşmanlığı ve savaşı kışkırtıyor. “Emperyalist” faşist Türk devleti ve faşist Azerbaycan devleti ise NATO nun geleceğe planlanan programını Karabağ da hayata geçirmede baş aktör olarak rol almaktadırlar.
Marksist-Maoistler kimin önce saldırdığında bakmazlar. Kimin haklı, kimin haksız savaş yürüttüğüne bakarak hareket ederler. Bu anlamda;
Özerk Karabağ’a emperyalist devletlerin ve onların uşak işbirlikçisi devletlerin her hangi bir müdahale etme, yönlendirme ve karar vermeye hakları yoktur. Karabağ geçmişten günümüze Kafkaslarda kanayan yaradır. Zaman zaman bağımsız ve özerk bir idarî yapıları olmada, her dönem sorunlu bir konuma sahip olmuştur.
Daha açıkçası,
Emperyalist devletler ve işbirlikçi uşak yönetimler arasında sürdürülen egemenlik dalaşına Karabağ alet edilmek isteniyor. Karabağ da var olan çözülememiş ve günümüze kadar süren çelişkiler bahane edilerek, Kafkaslar üzerinde daha büyük savaş, kan ve kırım planları hazırlanmaktadır. Başını Amerika’nın çektiği ve faşist Türk devletinin içinde yer aldığı NATO bloğu Karabağ ve Kafkasya ‘da çıkarılacak savaşın baş mimarlarıdır. Bu anlamda Azeri ve Ermeni ulusları ırkçı-milliyetçi ve inançsal temele dayalı kışkırtmakta , gelecekte onulması çok zor yaralara sebebiyet verilmektedir. 1914-15 yıllarında yaşanan soykırımın yaraları henüz kapanmamışken, Kafkaslarda yaşanan bu kirli oyun yeni soykırım ve katliamlara yok açabilir. O nedenle, halklarımızın hangi ulus ve inançta olursa olsun her türlü haksızlığa uğramasına kayıtsız koşulsuz karşı çıkmalı,” …Hiç-bir ulusa ya da hiç bir dille hiç bir ayrıcalık tanınamaz; bir ulusal azınlığa en ufak bir baskı ya da en küçük bir haksızlık yapılamaz; işte işçi sınıfı demokrasisinin ilkeleri bunlardır “(Lenin)
Biz bir arada yaşayan ulus ve azınlıkların tam hak eşitliğini, dillerini, inançlarını ve kültürlerini özgürce ifade etmelerinden yanayız. Bu bizim vaz geçilmez ilkemizdir. Biz aynı zamanda ulus ve milliyetlerin özgürce birleşmeden, bir arada kardeşçe eşit bir şekilde yaşamasından yanayız. Özgürce birleşme olmadıkça ulus ve halkların kardeşçe bir arada yaşamaları da imkansızdır. “Ayrılma özgürlüğü olmadan, özgürce bir birleşmeden söz edilemez.”(Lenin)
Bazılarına bu çok ters gelebilir. Gerçek olan şu ki; proletarya ulusların ve azınlıkların kendi bağımsızlık haklarını tanımakta, saygı duymakta desteklemektedir. Ancak ulusal özlemler özgürce gerçekleşirse eğer, ulusal eşitsizlik ve ayrıcalıkların üstesinden gelebiliriz. Bizi ırkçı- söven, milliyetçi gericilikten ayıran en temel bakış açısı bu ilkedir.
Emperyalist it dalaşının bir başını Amerika’nın çektiği, diğer başında Rusya ve Çin Kafkasya başta olmak üzere, orta-doğu ve Asya da egemenlik savaşı yürütmektedir.
Özerk Karabağ bu kirli savaşa alet edilmek istenmektedir. Halkların bu kirli oyunu bozacağına inanıyorum. Karabağ halkının dış müdahaleye karşı direnişi haklı ve meşrudur.
Karabağ özerk bağımsız bir statü içinde ele alınmak zorundadır. Karabağ da emperyalistler ve onların uşak işbirlikçisi devletler Karabağ halkları adına karar veremez. Karabağ da tek çözüm orada yaşayan ulus ve azınlık milliyetlerin tam hak eşitliği temeline dayalı özgürce karar vermeleri, kendi geleceklerini kendilerinin tayin etmesidir. Gerisi teferruattır.
Faşist Türk devleti ırkçı Panislamizm-Pantürkizm üzerinden bölgede uluslar, milliyetler ve halklar arasında düşmanlık yaratmakta, işgalci-ilhakçı ata geleneğini devam ettirerek, gerici savaşlardan nemalanmak istemektedir. Bu sebeple tüm komşu bölgelerle gerginlik ve savaş hali yaşamaktadır.
Dikkat edilirse son yıllarda NATO nun başını çeken ABD emperyalizmi faşist Türk devletiyle ve birlikte çeşitli planlar üzerinden Suriye de, Irak da, Azerbaycan, Kafkaslarda, Libya ve Akdeniz’de kurmakta, ortak dili kullanmakta, neredeyse aynı planın uygulayıcısı konumundalar. Bu gerçek bize şunu gösteriyor; Avrupa’da, Asya’da, Afrika’da emperyalist yeniden paylaşım ve sermaye egemenliğinde it dalaşı tüm şiddetiyle devam edecektir. Suların durulmasını beklemek, sahtekarca yürütülen savaşlarda barıştan söz etmek bir yanılgıdan öte, gerici emperyalist savaşların insanlık için ne derece yıkım ve kırım olduğunu kavrayamamışız anlamına gelir. O nedenle bugün emperyalist devletlerin ve onların bölgedeki aktörlerinin yürüttüğü “haklı ve meşru savaşlarından” bahsedilemez. Proletarya ve ezilen ulus ve halklar yürütülen bu kirli savaşa karşı çıkmakla yetinmemeli, ülkemizde ve bölgelerimizde yürütülen gerici savaşlara karşı, haklı, meşru ulusal demokratik savaşları alternatif olarak geliştirmeli, örgütlenmeli ve anti emperyalist mücadelelere desteklemelidir. İçinde bulunduğumuz sert ve koşullar yeni mücadele biçimleri yaratmaya bizi mecbur etmektedir. Bu anlamda Karabağ ‘da kanayan yarayı Amerika’nın başını çektiği NATO bloğu kaşımakta, kışkırtmakta, savaş çıkarmakta baş aktördür. Türkiye, Israil, Azerbaycan, Ukrayna Kafkasya ve uzak doğuda bu planın uşak işbirlikçisi uygulayıcıları olarak karşımıza çıkmaktadır. Karabağ bu kirli savaşın ıçine çekilerek emperyalist sermayenin, silah tüccarlarının ve yeni pazar kapma savaşına alet edilmek isteniyor. Buna Kafkasya’da yaşayan çeşitli ulus, milliyet ve inançlardan ezilen halklar asla müsaade etmeyecektir, etmemelidir. Kapitalist-emperyalist sermayenin çıkardığı savaşlar kirli bir savaştır. Hiç-bir haklı yönü yoktur. Kâr, sömürü, kan, zulüm volüm üzerinden yürütülen savaşlar biz ezilenlerin savaşı olamaz. Biz savaşların, sömürünün, baskı ve zulmün yok edilmesi için, tüm eşitsizliklerin ortadan kalkması ve tüm insanlığın eşit ve özgürce yaşanacağı bir dünya için, insanlık için haklı ve meşru bir savaş yürütüyoruz. Kazanacağımız koskoca bir dünya, kaybedeceğimiz hiç bir şey yoktur.
Karabağ Karabağ da yaşayan çeşitli ulus ve milliyetlerin özerk bir bölgesidir. Orada birlikte yaşamaya, ayrılmaya kendileri karar vermelidir. Hiç-bir dış müdahale meşru ve haklı değildir. Kimsede Karabağ da yaşayan halklar adına karar alamaz ve veremez. Yaşasın çeşitli milliyetlerden halkların ve ulusların tam hak eşitliği ve kardeşliği. Karabağ ‘da Irkçı faşist müdahaleye karşı, halkların birliğini, eşitliğini ve kardeşçe birlikte yaşamalarını savunarak gerici, ırkçı faşist müdahalelere dur denilebilir. Bağımsız, özerk Karabağ kendi kaderini kendisi tayin etmelidir. Başkaları Karabağ halkında karar alma ve söz söyleme hakkına sahip değildir. “Dışardan müdahale edenlere bok yemek düşer “ hesi bu kadar.
02-10-2020
Hasan Aksu