EMPERYALİST DEVLETLER ÇILGINCA SİLAHLANIYOR VE SAVAŞLAR ÇIKARIYORLAR
Pazarlara hâkim olmak, sömürü çarkını daha da genişletmek için, her dakika, her saat silah üretiyor, silahlanıyor ve pazarlıyorlar. Günümüzde mali sermayeyi elinde tutan emperyalist devletler, dünyanın bütün egemenliğini kendi ellerinde tutmak istiyorlar. Ekonomik sömürü ağlarını genişletmek için, egemenliği altına aldıkları sömürge, yarı sömürge ülkelerde kendilerine göbekten bağımlı komprador kapitalistleri, tefeci-tüccarları ve toprak ağası sınıfların devlet yönetimleri oluşturarak sömürü çarkını devam ettirmek istiyorlar. Emperyalist devletler bu ekonomik, siyasi, askeri ilişkileri devlet yönetimleri üzerinden yürütmekte üzerinde sürdürmektedir. Bazen “farklı kutuplarda” yer alsalar da taktik manevralara başvururlar, kalıcı stratejik ilişki ve ittifakları devam ettirirler. Bütün ülkelerde aşağı-yukarı durum aynıdır.
Günümüzde silahlanmaya ayrılan bütçe bugüne kadar hiç olmamış derecede artış göstermektedir. Kar hırsını savaş ve ganimete bağlayan emperyalist devletlerin silahlanma ve silah üretimi geçen yıllara nazaran trilyon dolara varır noktaya ulaşarak dudak işletmektedir. Sular durulmuyor, her yeni güne uyandığımızda emperyalist devletlerin pastadan pay kapma dalaşı devasa silahlanmayı beraberinde getiriyor. Devasa bir silahlanmaya gidilirken dünyada en büyük kar sektörünü silah tüccarları yapmaktadır. Aşağıda verilen veriler gösteriyor ki, silah üretimini ve satışını yapan emperyalist devletler, geçmişte olduğu gibi günümüzde de en çok savaşları kışkırtan, teşvik eden, işgal ve sömürgecilik yapan, savaşlar çıkararak milyonlarca mazlum, yoksul insanın katledilmesine sebep olmaktadır. Her nedense bu savaş tüccarları her yıl sonu, yılın başında açıklamalar yaparak;” silahsızlanmadan” bahseder. Bu büyük yalan ve sahtekarlığı kendi sahtekârlıklarını gözlemekteler. Kendilerine bağımlı ülkeleri denetim ve hâkimiyet altında tutarak egemenliklerini garanti eder, sömürü çarkını devamlı kılmak isterler ve istedikleri şekilde savaşlar çıkarır, istedikleri şekle savaşları sokar, yönlendirirler. İşlerine gelmediğinde yaptıkları katliamları, kırımları, zulümleri ve savaşta ortaya çıkan vahşetleri görmezden gelecek, üstünü örtmeyi sinsice devem ettirecekler.
Bugün Erfin’de yaşanan gerçekliğin kendisi budur. Aşağıda yapılan alıntılar yaşanan gerçekleri olduğu gibi bize gösteriyor. Önce silah üretiyorlar, kendilerine göbekten bağımlı sömürge ve yarı sömürge ülkelere ürettikleri silahları satıyorlar. Silah sattıkları ülkeleri ve silahlandırdıkları gayrı resmi istihbarat çetelerini değişik değişik bölgelerde mekanlarda savaştırıyor, kırımdan geçiriyor ve olağanüstü kar sağlıyorlar. Bu gerici, haksız savaşların bedelini biz ezilen halklar ve ezilen bağımlı, mazlum uluslar ödüyor.
Yüksek nükleer santral istasyonlara ve silahlara sahip olan emperyalist devletler görüldüğü gibi “silahsızlanma “adi altında olağanüstü silahlanıyorlar ve ürettikleri silahları pazarlamak için ülkeleri işgal ediyor, savaşlar çıkarıyorlar. Yetmez paravan -ajan örgütler kurup birbiriyle savaştırıyor, katliamlar örgütlüyorlar. Afganistan, Irak, Libya, Suriye, Nijerya, Yemen vb. ülkelerde süren gerici savaş ve katliamlar bunun açık kanıtıdır.
2017-2018 yılı silahlanma ve sahip olunan silah ve ateş gücü listesinin ilk beş ülke sıralaması şöyle;
“ABD, Rusya, Çin, Hindistan ve Fransa yer aldı. Türkiye ise ‘en güçlü ordular’ listesinde İngiltere ve Japonya’nın ardından 8’inci sırada yer aldı. Listenin 9’uncu sorasında Almanya, 10’uncu sırasında ise Mısır yer aldı.”
Silahlanma ve silaha yapılan ekonomik yatırıma Rusya üçüncü sıraya yükseldi. Suudi Arabistan ise geriledi. Petrol fiyatlarındaki düşüş bunda etkili oldu. Yapılan araştırmalar görüldüğü gibi önü alınmaz devasa korkunç silahlanma devam ediyor. Buna en bariz örnek verilecek olursa aşağıdaki rakamlar ürpertici boyutlarda olduğunu açık görmek mümkün; “Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün (SIPRI) raporuna göre , Rusya 2016'da askeri harcamalarını bir önceki yıla göre yüzde 5,9 artırarak 69,2 milyar dolara yükseltti.
Rusya'da askeri harcamaların milli gelire oranı ise Sovyetler Birliği'nin dağılmasından bu yana en yüksek seviyeye ulaştı. Rusya 2016'da Suudi Arabistan'ı geçerek üçüncü sıraya oturdu.
Suudi Arabistan ise özellikle petrol fiyatlarındaki düşüşten etkilenerek askeri harcamalarını 2016'da yüzde 30 oranında azalttı ve 63,7 milyar dolar seviyesine çekti.
ABD yine uzak ara birinci Listenin ilk iki sırasında ise değişiklik yok.
ABD 611 milyar dolar ile en çok askeri harcama yapan ülke olmaya devam ederken, geçen yıl harcamalarını yüzde 5,4 artıran Çin 215 milyar dolarla ikinci sırada yer aldı.
SIPRI, 2016'da harcamalarını yüzde 1,2 artıran ABD'nin uzun süredir devam eden kademeli düşüş trendini tersine çevirdiğini ifade etti.
SIPRI Direktörü Aude Fleurant, “ABD'deki siyasi değişimden dolayı ülkenin askeri harcamalarının ne yöne gideceğini kestirmek zor” yorumunu yaptı.
ABD'nin 2016'daki askeri harcamaları, sıralamada kendisinden sonra gelen 8 ülkenin harcamalarının toplamından daha fazlaydı.”
ABD yine uzak ara birinci;
“FONUNDA 23 MİLYAR DOLAR ARTIŞ
ABD'de savaş fonu olarak da bilinen Savunma Bütçesinde Muhtemel Dış Operasyonlar Fonu için 2018 mali yılı için 65,8 milyar dolar ayrılmışken, 2019 mali yılı için talep edilen rakam 23.2 milyar dolar artırılarak 89 milyar dolara çıkarıldı.”
FONUNDA 23 MİLYAR DOLAR ARTIŞ
ABD'de savaş fonu olarak da bilinen Savunma Bütçesinde Muhtemel Dış Operasyonlar
Fonu için 2018 mali yılı için 65,8 milyar dolar ayrılmışken, 2019 mali yılı için talep edilen rakam 23,2 milyar dolar artırılarak 89 milyar dolara çıkarıldı.
Listenin ilk iki sırasında ise değişiklik yok.
ABD 611 milyar dolar ile en çok askeri harcama yapan ülke olmaya devam ederken, geçen yıl harcamalarını yüzde 5,4 artıran Çin 215 milyar dolarla ikinci sırada yer aldı.
SIPRI, 2016'da harcamalarını yüzde 1,2 artıran ABD'nin uzun süredir devam eden kademeli düşüş trendini tersine çevirdiğini ifade etti.”
“Amerika Birleşik Devletleri
618.7 Milyar Dolar
Tabi ki savunmaya en çok para harcayan ülke olarak birinci sırada Amerika’yı görüyoruz. Amerika’nın askeri harcamalarının, yukarıdaki tüm ülkelerin askeri harcamalarının toplamından bile fazla olduğunu fark etmişsinizdir. Şu anda başka ülkelerde 200.000’den fazla askeri bulunan Amerika’nın askeri harcamalarını yakın zamanda azaltması pek olası görünmüyor. Sonuçta dünyanın en ileri teknolojili silah sistemlerine sahip olan Amerika, bu unvanını koruyabilmek için milyar dolarlar harcamaya devam edecek gibi görünüyor.
Emperyalist ülkeler ürettikleri devasa teknolojik silahlanmayla birlikte pazara sundukları silah satışlarında elde ettikleri büyük karla ülkelerinde gelir-gider dağılımını bir yerde dengeler durumdalar. Artı savaş rantı elde ettikleri rastlar ortak payda da paylaşmaktandır. Savaşın tüm faturası geri kalmış veya “gelişmekte olan ülke “halkların çıkarılmaktadır. Emperyalist -kapitalist ülkelerdeki ekonomik, siyasi, sosyal ve sağlık alanında dağılımın dengesi elde edilen savaş rantı üzerinden belli bir düzeyde tutulur, geri kalmış ülkelerde sağlık, sosyal, kültürel ve ekonomik yatırımlara ayrılması gereken bütçe yatırılmamakta , aksine geri kalmış sömürge ve yarı sömürge ülkelerin kendi içinde yaşadığı siyasi, ekonomik ve toplumsal kriz ve bunun yarattığı toplumsal sorunların bastırılmış, artı sömürge ve yapı sömürge ülkelerin birbirleriyle her alanda(özellikle silahlarla alanında) rekabete ve yarışa, (mali sermaye Devletlerinde ) sürülmesi ,bu geri ülkelerin mali bütçelerine esasını silahlarla, silahlanmaya yaptırmaları yol açmaktadır. Dünyanın en büyük kar sektörü silah endüstriyel sektörüdür. Her yeni balistik silah üretimi için milyarlar harcanan bir dünyada yaşıyoruz. Eğer ki, emperyalist devletlerin ve onların mali sermayesine harcanan trilyonlarca mali bütçeyi kapsayan harcamaları insanlığın ve yaşadığımız evrenin kendini yenilenmesine harcamış olsaydık; ne yedi milyar insanımız aç kalacaktı, ne de doğanın barbarca yıkımını yaşayacaktı. Emperyalizmin ve mali sermayenin insanlığı nasıl bir
felakete getirdiğini, nasıl önü alınmaz yıkım ve tahribat insanlığın, tüm canlıların ve doğanın uğratıldı, yaşamsal varlığın yok edildiği açık görülmektedir.
Faşist Türk devletinin Efrin operasyonuna başladığı ocak ayında savunma harcamalarındaki artış rekor seviyede arttı. Maliye Bakanlığı’nın açıkladığı ocak ayı bütçeden ayrılan sonuçlara göre “geçen ay savunma için yapılan mal ve hizmet alımları yüzde 144 yükseldi ve 586 milyon liraya çıktı.
“Söz konusu artış bütçede en fazla artan ana harcama kalemini oluşturdu. Maliye verilerine göre söz konusu harcamaların 399 milyon lirasını Millî Savunma Bakanlığı, 49 milyon lirasını Jandarma Genel Komutanlığı, 138 milyon lirasını ise Emniyet Genel Müdürlüğü’nün harcamaları oluşturdu.
AKP Hükümeti 2018 bütçesinde toplam giderlerin yüzde 12,5 artışla 762,7 milyar TL olmasını öngörürken, savunma harcamalarının yüzde 44,9 artışla 26,4 milyar lira olmasını öngörüyor.”
Görüldüğü gibi, yukarıda yaptığımız uzun alıntıdan da anlaşılacağı üzere sömürü çarklarını çeviren emperyalistler bütün ipleri ellerinde tutmaktadır. Bölgemizde yaşanan ve Suriye’nin işgali Kürdistan’da gelişen bağımsızlık mücadelesinin yenilgi alması için yapılan gizli anlaşmaların altında emperyalizmin kâr, daha çok kâr gerçekliği yatıyor. Türk devletini savunma alanındaki bu artışı bize şunu gösteriyor 2018 bütçesini açık ‘savaş bütçesidir, işgalci savaş bütçesine karşı çıkmak insani bir görevidir. Sessiz kalmak veya desteklemek ise Faşizmi desteklemek, insanlığın yıkımına omuz vermektir. Çocuklarımızın geleceğini karanlığa görmektir.
Haksız emperyalist savaşlara karşı, halklarımızın haklı özgürlük ve bağımsızlık savaşının yanında tereddüt etmeden yer almalıyız. Erdoğan’ın başını çektiği faşist koalisyon tüm erklerinde savaş politikası uyguluyor, ekonomisini de savaş ekonomisine uygun ayarlıyor. Şeker fabrikalarını, kamuya ait toprakları özelleştirerek veya mali sermayeye peşkeş çekerek savaşta silahlarla rantı yapmak istiyor. Bugün gözle görülür ekonomik çöküş yaşanıyor. Ekonomik çöküşün ve savaş ekonomisinin faturası işçi sınıfının, köylülüğün, memurun, esnafın, orta ölçekli sanayicinin sırtına bir kambur olarak geçiriliyor. Milli gelirin en büyük pay dağılımı Diyanet İşlerine ve Milli Savunma adı altında silahlanmaya harcamaktadır.
Baskıya, yasaklamalara, sansüre ve katliamların sorumlusu işgalci faşist Türk devletine, sömürgeci emperyalizme, onun her yönlü destekçilerine karşı onurlu, devrimci, sosyalist duruş ve direniş gösterelim, geliştirelim. Baş düşmanımız Amerikan ve Rus emperyalizmine, onların işbirlikçisi uşak faşist diktatörlüğe karşı halkların haklı savaşlarının yanında yer alalım. Emperyalist sömürgeciler ve işgalci işbirlikçi faşist devletlerin ezilen halklarımıza karşı başlattıkları haksız savaşlara karşı çıkmak teşhir etmek insanlık görevidir. Faşist Türk devletinin başlattığı haksız işgalci savaşa sessiz kalmak insanlık suçudur. Faşizmi desteklemektir. Mazlumların katledilmesine, yerlerinden, yurtlarından sürülmesine, yaşadıkları toprakların gasp edilmesini savunmaktır. Yüz yıllık tarihimiz haksız savaşların insanlığa bıraktığı katliam ve soykırımlara tanıktır. İnsanlık için yüz karası olan, bu katliam ve soykırımların yeniden yaşanmaması haksız ilhakçı, işgalci savaşa karşı tutarlı ve kararlı duruş göstermeliyiz. Aksi halde yaşanması muhtemel Kürtlerin soykırıma uğramasının vebali altında kalacağız. Bu utanç veren insanlık suçuna ortak olmak istemiyorsak, yaşanan bu işgalci gücün Kürt soykırımını amaçlayan barbarlığına karşı durmalıyız. Haklı ve meşru olan ve haksız savaşa karşı direnen, mücadele yürüten yaşadığı toprakların bağımsızlığını savunan Kürt ulusunun yanında olmaktan çekinmeyelim.
Yakın tarihimizde Irak’ta, Afganistan’da, Libya ‘ya da Amerikan emperyalizminin ve onun yalaka müttefiki Fransız ve İngiliz emperyalistlerinin katliamlarını, yıkım ve işkencelerini gördük yaşadık. Milyonlarca mazlum insanın yaşamını, zulmünü, sürgün ve ölüme terkedilişini unutmamız mümkün değil.
Bugün Ortadoğu’da sürdürülen haksız savaşa, işgal, ilhak ve sömürgeciliğe karşı, her devrimci, demokrat, ilerici kendisine sosyalistim, komünistim diyen parti, grup ve bireyin kararlı ve tutarlı karşı duruş göstermesi gerekiyor. Ortadoğu halklarının baş düşmanları ABD ve Rus emperyalistlerinin başlattığı haksız savaşa, işgale kararlıca karşı çıkmalı, bütün emperyalistlerin ve uşaklarının Suriye, Kürdistan ve Efrin üzerinde kirli emellerine dur demeliyiz. Şu gerçeği hepimiz beynimize kazımalıyız. Barış ama kiminle barış? kan emici emperyalistlerle, onların uşak faşist yönetimleriyle barış asla mümkün değildir.
Sınıflar savaşında ezenle- ezilen arasında, emekle sermaye arasında barış istemek şimdiden her türlü katliamı, zulmü, sömürüyü kabullenmektir. O nedenle timsah gözyaşları dökerek, halkların haklı savaşının önüne sahte barışlar sunarak kaderciliğe, sömürüye teslim olmayı asla kabullenmemeliyiz.
Emperyalistlerin sömürü, zulüm sistemlerini başlarına yıkmak için ezilen halkların haklı savaşlarının yanında olduğumuzu açıkça ilan etmeliyiz. Ezilenin, mazlumun, katledilen, yok sayılan emekçi halkların kavgasına güç vermeliyiz. Bu ateş hepimizi yakar.
Geç kalmak olmaz, ahlar vaklar olmaz çekmek olmaz. Ülkemiz hızla ırkçı- faşist bir güruh eliyle felakete sokuldu. Geri dönüşü mümkün olmayan bu işgalci gerici savaşa karşı, ulusların kendi kaderini tayin etme, isterlerse bağımsız- özgür bir Kürdistan kurma kurmak için yürütülen devrimci savaşa kayıtsız koşulsuz Erfin direnişinin, Kürdistan direnişinin, İŞGALCİ haydutlara karşı Suriye’nin çeşitli milliyetlerden halklarının DİRENİŞİNİ meşru vatan savunmasını koşulsuz savunmalıyız. Komünistleri enternasyonalizmin kararlı savunucusu yapan bu gerçeğimizi sıkı sıkıya savunmalı, pratik yaşamımıza uygulamayı esas almalıyız. Unutmayalım, sessiz kalmayalım. Dil, din, ırk, milliyet, ayrımı yapmadan ortak mücadelemizi geliştirelim. Zulmün daha fazla can almasına ve kan akıtmasına müsaade etmeyelim. Bilmeli ve inanmazsınız ki, ülkemizde faşizm yenilecek, Efrin’de işgalci faşist Türk ordusu yenilecek, Kürdistan ve ülkemizin çeşitli milliyetlerinden halkları gelecek güzel günleri, yeni halk demokrasisi yaratacak, emperyalist ülkelerinde def edecek sosyalizm yollarını açacaktır. Savaşarak silahları ve gerici savaşları yok edeceğiz. Başka yolu yoktur.
Hasan AKSU
03.03.2018