“…savaşı ortadan kaldırmanın tek bir yolu vardır ve bu, savaşa savaşla karşı koymak, karşı-devrimci savaşa devrimci savaşla karşı koymak..” ( Mao )
“İhtilalci bir örgütlenmenin ve silahlı mücadelenin yerine legalizm, reformizm, salt barışçı mücadele biçimlerini” esas alan
“…menfaati devrim safında olduğu halde düşmanla kararlı ve cesur bir mücadeleye yan çizen, onunla anlaşmak, barışmak, vs… için ikide bir ona elini uzatan, yani düşmanla uzlaşan küçük-burjuva… (İ.Kaypakkaya) ilkesiz ve pasifist unsurların, örgüt ve anlayışlarının bugün savaş koşullarında dillendirdikleri barış ve savaş karşıtlığının ezilenler cephesinde karşılığı yoktur. Kesin, keskin, uzlaşmaz, çatışan farklı sınıfsal çıkarların ortaklaşabilecekleri çözüm, ortaklaşabilecekleri özgürlük, demokrasi, barışta olamaz.
Bıktırırcasına tekrarlanan bu kavramların sınıfsal gerçeğinden koparılarak tekrarlanması, birincisi onun kesin çizgilerle birbirinden ayrılmış iki ayrı ideolojinin iki ayrı sınıfsal çözümün, en hafif söylemle görülemeyişi kavranamayışıdır. Bu kavrayışsızlığın sınıf mücadelesinde karşılığı dün gibi yarın da yeni yenilgiler yeni başarısızlıklar olacaktır. Faşizm gerçeği yok sayılarak ya da reddedilerek barışçı mücadele çağrı ve metodlarının ön plana çıkarılması ulusal ve sınıfsal mücadeleleri sağa çekmekte, pasifizmin, hareketsizliğin, durgunluğun, durağanlığın zemini olmaktadır. Ancak Faşizmi, onun baskı aygıtı devletini sınıflar üstü gören, egemen mülkiyet ilişkilerine dokunmayarak egemen üretim ilişkilerini ve sınıflar arası çelişkileri yok sayan, ezen ve ezilen uluslar gerçeğini temellendiremeyen, sınıf mücadelesini ve devrimi reddeden, düzeni sosyal bir dizi reformlarla demokratikleştirmenin ötesinde ufka sahip olmayan sosyal adaletçi liberal-reformist iyileştirmeci, anayasalcı anlayışların sınıf gerçekleri göz önüne alındığında bu söylemlerde elbette bizler açısından şaşırtıcı değildir. Bu anlayışların Faşist diktatörlüğü hukuka ve yasalara uymaya davet etmesi, o davetin zemini olan hukukun ve yasaların hangi sınıfa hizmet ettiğini bilmemezlik değil, karartmak daha da kabul edilmezligi o zeminde buluşturmak istemidir. Faşizm ezilenler için demokratik hukuk zemininde buluşmaz ve faşizm ‘makul’ hümanist çağrılarla makul ve hümanist zemine kaymaz, gelmez. Onun hukuku ve yasaları yerle bir edilmedikçe, davetinize neden olan savaş, baskı, inkar politikaları asla son bulmaz. Ezilenler lehine nitel değişim olmadan barışta, kardeşlikte hiçbir zaman mümkün olmayacaktır.
Davet devrimin ve onun hukukunun, onun yasalarının yaşam bulmasına dair olmalı ve bu illede yapılacaksa davet; bu davette katledilen, zulmedilen, inkar edilen halka tüm haksızlıkların son bulması, son vermesi için yapılmalıdır. Davet eden ve davete çağrılanlar sınıfın devrimci eylemlerinde, devrimci savaşında buluşmalıdır.
Davet; kitlelerin bilinçlenmesinde tek ve etkili yol olduğu artık kabul edilerek, kitleleri silahlı mücadeleye çağrıya olmalıdır.
Davet öncelikle ulusal reformist zemine savrulan örgüt ve anlayışlara bu zemini terke, yeniden ve tekraren ulusal devrimci zeminde mücadeleye olmalıdır. Barışçıl propaganda ve çağrılar, barışa davet; kitlelerin düzenden umut beslemesine, yeniden ve tekraren düzenle bütünleşmesine, değilse de ondan kopmayışına, niyet ne olursa olsun süren sınıf mücadelesinin egemenler cephesinde mevzilenmesine hizmet etmektedir.
Komünist Partisinin önderliğinde, savaşlara zulme ve yoksulluğa neden olan bir avuç sömürücünün milyonlar üzerinde ki zorunun zorla yıkılıp, Yeni Demokratik Halk İktidarı kurulmadan barış mümkün olmayacaktır. Barış, iktidarlarını halklar üzerinde zorla, kanla kuranlarla bir arada yaşayarak değil sözü silahlarıyla söyleyenlerin devrimci mücadelesiyle mümkündür. Bunun dışında barış asla gerçek olmamıştır, olmayacaktır. Olan sadece Lenin yoldaşın söylemiyle “sınıfı ve müttefiklerini bozan yanılsama ve ezenlerin elinde gizli diplomasisinin bir alet” olmuştur.
O halde davet; ezilen ve sömürülen halkların geleceğinin ancak ve sadece komünist ve devrimci güçlerin emperyalizme ve her türden gericiliğe karşı örgütlendiği mücadeleye olmalıdır. ,
Kazanacakları koskoca bir dünya olan, tarih sahnesine ezilenlerin saflarında yer alan devrimci komünistler İbrahim Kaypakkaya yoldaş’ın söylemiyle “aksiliklere, başarısızlıklara uğramaktan korkmamalı, bunu göze almalı, her başarısızlıktan gereken dersleri çıkarmasını bilmeli”dir.
KKTH ve Tam hak eşitliğinin savunulmadığı, merkeze konulmadığı yerde dillendirilen barış, uzlaşmaz sınıf çelişkilerinin devam etmesine, köleliğin, sömürünün, baskıların ezenler lehine sürmesine hizmet eder.
Halklar ve ülkemiz için çözümün yolu uzun, çetin, zorlu bir mücadele olan Halk savaşı ve sonrası kurulacak olan Yeni Demokratik Halk İktidarından geçmektedir.
1 MAYIS’TA HAKLARIMIZI SAVUNALIM, EMPERYALİST YAĞMAYA KARŞI DURALIM! Uluslararası işçi sınıfının ve emekçilerin birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 ...
AGEB bileşeni olan İsviçre Türkiyeli İşçiler Federasyonu (İTİF), 28. Kongresini “Derinleş̧en çeliş̧kilere, yoğunlaşan baskı ve saldırılara karşı örgü̈tlenelim, mü̈cadele edelim!” ...
Türkiye: Umut Yayımcılık tarafından Uluslararası Maoizm Sempozyumu düzenlenecek. 6-7 Nisan tarihlerinde Şişli Tiyatrosu’nda düzenlenecek olan sempozyumda dünya Maoist hareketinden konuşmacılar, ...
Avusturya’da politik mülteciliğe başvuran Özgür Doğan’a altı yıl sonra red ve iade kararı verildi 2014-2017 yılları arasında Rojava’da IŞID barbarlığına ...
DEPREMİN YARATTIĞI FELAKET VE YIKIMA KARŞI DAYANIŞMAYI BÜYÜTELİM! YAŞANAN KATLİAMIN HESABINI SORALIM! 6 Şubat günü Maraş merkezli yaşanan depremler Antakya, ...
İstanbul Tuzla’da üretim yapan ETF Tekstil fabrikasının kapatılması kararı sonrası, kıdem tazminatları ve ikramiyelerini alamayan işçiler, 22 Temmuz’dan itibaren fabrika ...
“EMPERYALİST SALDIRILARA HAYIR! ÖRGÜTLENME VE MÜCADELEYE EVET!” şiarıyla başlattığımız kampanya kapsamında tüm faaliyet alanlarımızın kolektif çalışmasıyla bir broşür hazırlanmıştır. Broşürümüz ...