15 Ekim´de Avusturya erken genel seçimleri gerçekleşiyor. SLP´de bu seçimlere Yukarı Avusturya ve Viyana eyaletinde katılacak. En başta sormak istediğimiz. SLP (Sosyalist Sol Parti) kimdir ve neden seçimlere iki eyaletde katılma kararı aldı?
SLP bağımsız sosyalist bir örgüt. Biz 1980`li yılların başından itibaren politik çalışma yürütüyoruz. Tüm Avusturya´da temsiliyetimiz var. Linz, Salzburg, Viyana, Graz, Gmunden ve Linz´de sürekliliği sağlanmış grupsal örgütlenmelerimiz var. Politik çalışmalarımız içerik olarak olabildiğince geniş şekilde örgütleniyor. Örneğin ATIGF ile birlikte 12 Saat çalışma yasasına karşı oluşan platformda yer aldık. Yine birlikte geçmişde “Linke Seçim Platformunda” ATIGF ile birlikte yer almışdık. Kadın hakları için ve kürtaj karşıtı radikal örgütlenmelere karşı bir çok çalışma yürütmekteyiz. Sendikalar içerisinde mücadeleci bir örgütsel yönelim için çalışmalar yürütmekteyiz ve deyim yerindeyse uzlaşma siyasetine karşı sınıf mücadelesi perspektifiyle hareket ediyoruz. Anti-rasist ve anti-faşist alandada bir çok çalışma yürütmekteyiz ve aynı zamanda SLP, enternasyonal olarakda örgütlenmektedir.
CWI (İşçi enternasyonalizmi komitesinde) örgütlüyüz. Bu komite 40-50 ülkede örgütlü olan bir enternasyonal komite. İçerisindeki örgütlenmeler politik çizgi olarak bizimle aynı anlayışa sahip kardeş örgütlerimiz niteliğindedir. Ancak İşçi enternasyonalizmi komitesinde yer alan örgütlenmeler ülkelerinin somut şartlarına göre farklı politik alanlara ilişkin çalışma yürütmekteler. Güney Afrika`daki yoldaşlarımız örneğin somutta öğrenci harçlarına karşı bir kampanyada çalışma yürütmekte, yada eğitim sektöründe ucuz iş güçü olan işçilerin çalışma koşullarının düzeltilmesi için mücadele yürütmekteler.
Yine Sri Lanka´da en ağır şekilde sömürülen azınlık halkların hakları için bir mücadele veriliyor. Rusya`da ise en temel demokratik haklar için bir politik çalışma yürütülmekte. ABD`de Seatle eyaletindeki mücadele sonucunda oradaki kardeş örgütümüz asgari saat üçretinin 15 Dolar olabilmesini aktiv direnişi örgütleyerek sağlayabildi. Avusturalya`da ise LGBTİ haklarının elde edilmesi için bir kampanya çalışmasındayız. Avrupa`da ise ağırlıklı olarak ekonomik krizin yansımaları ve sonuçlarına karşı bir çalışma yürütmekteyiz. İrlanda`da ise temel hak olan suya yapılan vergilendirmeye karşı güçlü bir kampanya çalışması mevcut. Özetlersek bu pratiklerin hepsi enternasyonal komitemisin çalışma alanları olarak ifade edilebilinir.
Seçimlere neden katılma kararı aldık sorusuna gelince. Aslında Avusturya´da uzun bir süreden beri yeni bir sol partiye, yani yeni bir işçi partisine ihtiyaç var. Bu SLP`nin uzun yıllardan beri mücadele ettiği bir nesnel gereksinim olarak duruyor ve bu hedefi ön gören küçük yada büyük demeden tüm çalışmaları ve adımları aktiv olarak destekliyoruz ve parçası olmaya çalışıyoruz. Bu temelde atılmaya çalışılan adımlarda aktiv bir konumlanış içerisinde bulunuyoruz, siyasal katkıda bulunmayada çalışıyoruz. Ancak nesnel durumda bu yönlü adımlar yok denecek düzeydedir.
Dolayısıyla bundan kaynaklı olarak ikincil çözüm arayışımız farklı devrimci, sol örgüt ve hareketlerin bir ittifak temelinde seçimlere katılımını zorlama noktasında oldu. Yaklaşık bir yıl önce oluşturulan Diriliş(Aufbruch)hareketi içerisinde bir geniş ittifak ile seçimlere aday olmanın gereksinim olduğu noktasında siyasal tartışmalar içerisinde bulunduk ve bu temelde çalışma yürüttük. Bunu 4 yada 5 Milletvekili`nin parlamentoda nitel bir değişim sağlayabileceğini düşündüğümüz için değil. Bu mutlaka önemli bir adım olmuş olacaktır ancak henüz böyle bir durumda yeterli olmayacaktır. Ancak Avusturya`da önemli bir tabana hitap etmiş olan Diriliş hareketinin geniş kitlelere sesini duyurabilmesi açısından önemli bir durum olacaktır ve harekete ortak bir siyasal yönelim kazandırabilecekti. Malesef bu temeldeki adımlarımızda Aufbruch (Diriliş) içerisinde başarılı olamadık. Bu temeldeki düşünceler Diriliş hareketi içerisinde azınlıkda kaldı.
KPÖ Plus (Avusturya Komünist Partisi – Artı) adına yapılan seçime katılım açıklamasını duyduktan sonra KPÖ ile iletişimede geçmeye çalışdik. Bir çok siyasal meseleye ilişkin görüş farklılıklarımızın olduğunu bilmemize rağmen ortak bir seçim ittifakının doğru olduğunu onlarada ifade ettik ve ortak hedef koyma çağrısında bulunduk. Bu çağrılarımız ve çabalarımız KPÖ ve Genç Yeşiller hareketi tarafından esasta yanıtsız bırakıldı ve red edildi. Belliki bu konuda bir ihtiyaç hisetmedikleri ortada. Bu olumsuz bir durum olmakla birlikte, gerçeklik olarak karşımızda duruyor. Bu seçimlerde objektiv olarak sol listelerden hiç birinin, yani ne biz nede KPÖ Plus`un parlamentoya giremeyeceği açık olduğu için, iki farklı sol siyasetin çağrıda bulumasıda bir sorun teşkil etmemekte. Ancak bundan bağımsız olarak seçimler bizim için sonraki sürecimize/sürece hazırlık olarak görülmektedir. Seçim çalışmalarında bizlerin hedefi sosyalist düşünce ve politikaları kitlelere götürmektir. Kısıtlamaların doğanın ve hayatın kuralı olmadığını kitlelere anlatmaya çalışmak, yada Avusturya`da var olan ekonomik birikimin eğitim ve sağlık alanında yatırım yapmak için yeterli olduğunu anlatmak, Kapitalistlerin ”ekonomik buhran var tasarruf etmek zorundayız” yalanıyla kitleleri kandırmaya çalışmasına karşı kitleleri bilinçlendirmek ve tasarruf etme gibi bir sorunun olmadığını Avusturya´daki eşitsiz gelir dağılımına bakıldığında görülmesi mümkün. Tüm mesele haksızca kazanç yapan zenginlerden paranın alınmasındadır. Kapitalizmin bu yalan ve manüpülasyon politikalarına karşı durmak, haksızlığın ve adaletsizliğin farkında olan, ancak somutta örgütlü olmayan kitlelerin örgütlenerek mücadele etmesini sağlayabilmek için seçimleri ve sonrasını önemli bir hazırlık süreci olarakda görüyoruz. SLP`yi ise bu konularda örgütlenebilmek için bir olanak olarak görüyoruz. Ancak esasta en başda da ifade ettiğim gibi bu süreci yeni bir devrimci işçi partisinin oluşması için olanak olarakda değerlendiriyoruz. SLP bu yeni devrimci işçi partisi değildir. Ancak yöntemsel olarak yeni bir devrimci işçi partisi için SLP`nin deneyim olarak alınabilineceğini düşünüyoruz.
Seçimleri sonraki sürece bir hazırlık olarak gördüğünüzü söyledin. Burjuva partilerin mevcut durumunu masıl değerlendiriyorsun ve yine seçimler sonrasında bizleri neler beklemekte?Örneğin gerici ve ırkçı bir koalisyon gündemde durmakta. Bu konularda neler söyleyebilirsin?
ÖVP-FPÖ (Österreichische Volkspartei – Freiheitliche Partei Österreich) gerici, ırkçı koalisyon durumu gerçekçi gibi görülmekte. Bu tek olanak gibi gözükmesede sonucu 15 ekimden sonra göreceğimizi düşünüyorum. Ancak nasıl bir koalisyon yada hükümet olursa olsun, gericiliği ve ırkçılığı güçlendirecek olan politikalarda karar kılınacağının bilincindeyiz. Ve aynı zamanda işçi sınıfına bir dizi saldırının gerçekleştirilmesi süreci hazırlanıyor. Avusturya ekonomisi daha da zor durumda. Avusturya bir ihracat ülkesi olarak dünyada ekonomik pazarın gelişmelerine bağımlıdır aynı zamanda. Bunu burjuva partilerin seçim programında da görmek mümkün. En fazla Christian Kern ile birlikte SPÖ`nün seçim programı olmak üzere tüm partilerin seçim programları bu konuda bir birine benzemekte. Modernleşme başlığı ile hedefledikleri, devlet parasının kapitalist şirketlere ve ekonomiye/ sermaye`ye aktarılması ile sanayi ve tüm üretim alanlarında en yeni teknolojinin bütünlüklü hakim hale gelmesidir.
Peki bu ne anlama geliyor?
Bu yeni bir işsizlik dalgasının yaratılması anlamına geldiği gibi, işçilerin koşullarının dahada fazla ağırlaştırılması sonucunu getirmekte. İş güçünde daha fazla esnekleştirme pratiği izlenerek 12 Saat çalışma yasasıyla iş güçü giderlerini olabildiğince kısıtlamaya çalışmaktadırlar. Burdan hareketlede uluslararası pazarda bir adım önde olabilmenin hazırlıklarını yapıyorlar. Ve bu hedefi seçimlerden sonra oluşacak her türlü hükümet yapacaktır. Avusturya kapitalistlerinin ekonomik pazarda daha güçlü ve bir adım önde olabilmesini Avusturya işçi sınıfının sırtından sağlamaya çalışacaklardır.
12 Saat çalışma yasası hedefi, esnek çalışma modeleri, toplu sözleşmelerin yürürlükten kalkması gibi saldırı politikaları bu hazırlığın hedefe ulaşmasını sağlamak için yapılıyor. Matba çalışanlarının toplu sözleşme hakkının engellenmesi gibi, yada sağlık alanındaki emekçilerin çalışma koşullarının ağırlaştırılması ve bu alanda yapılan baskılar, yada iç işleri bakanlığının eğitim reformu ile birlikte eğitim alanındaki ekonomik kısıtlamaları gerçekleştirmesi gibi bir dizi saldırı önümüzdeki sürecde gittikçe çoğalacaktır. İşçi sınıfının bir çok alandan ve cepheden sömürülmesi için saldırı politikaları dahada sertleşecektir ve bizlerin buna karşı mücadele etme gibi bir görevi var. Yine bunlara dahil olarak bir dizi ırkçı yasa ve uygulama yürürlüğe sokulmak isteniyor. FPÖ`nün örneğin Göçmenler için ayrı bir sağlık kasası talep ediyor olması, üç ayrı sağlık hizmeti veren devlet işletmesinin hedeflendiğini gösteriyor. FPÖ´nün hedefleri bakımından göçmenler için ayrı bir sağlık kasası, parası olmayan Avusturyalılar için ayrı bir kasa ve elit kesimler için ayrı sağlık hizmetlerini karşılayan bir kasa hedefi güdülmekte. Göçmenlerden ve Avusturyalı sömürülen kesimlere yapılan sağlık hizmetinden tasarruf yaparak, zenginlerin ve yüksek gelirlilerin kasasına aktarılması hedeflendiği çok açık. Buda Avusturya`da özel sağlık sigortaları döneminin açılacağı anlamına gelir. Bunu sözde tasarruf reformu adı altında yürürlüğe sokmaya çalışacaklardır.
Ancak tüm bu saldırı sürecini görüpde, Avusturya´da sol, devrimci güçlerin fazlasıyla düştüğü ümitsizlik zaafına düşmemek gerekiyor. Avusturya`da herşeyin gericilik sarmalında olduğu gibi bir anlayışı doğru bulmuyoruz. 2007-2008´de patlayan ekonomik kriz derinleşerek devam ediyor. Bu Avusturyada`da böyledir. Ve bu kriz sistemin politik bir krizine dönüşüyor. Avusturya için de bu durum geçerli. Devlete, burjuvaziye esasda kiteler cephesinden güven oldukça zayıflamış durumdadır. Bu tarihin gelişimi açısından da doğal olan bir durum. Ancak sistemle bağları zayıflamış olan kitlelerin tepkisini örgütleyebilecek devrimci, sol bir alternativin olmaması, FPÖ gibi ırkçı, yada Liste Pilz gibi popülist ve gerici parti ve girişimlerin güçlenmesini sağlamakta. Irkçı ve gerici hareketin Avusturya´da bu denli güçlü olmasının esas sebepi, devrimci, sol ve ilkeli bir hareketin olmamasından kaynaklanmakta. Örgütsel ilkeleri net olan, tek tek alanlarda gelişen mücadeleleri birleştiren ve sınıf uzlaşmacılığından etkilenmeyen bir devrimci, sol güçün olmamasının sonucu olarak bu durumu yaşamaktayız. Özet olarak kapitalizmi aşma hedefi olan devrimci, sol bir güçün olmamasının sonuçları olarak bu süreci görebiliriz. Almanya`daki sol parti örneğini verebiliriz. Ilkeli anti-kapitalist politikalardan, sosyalist ilkelerden vaz geçtiği oranda kaybeden ve düzen için kalan bir Sol Parti gerçekliği ortaya çıktı.
Sahra Wagenknecht ile birlikte geliştirdiği ırkçı söylemler, güney almanya eyaletlerinde giriştiği koalisyonlarla birlikte uyguladığı sosyal kısıtlamalar sonucunda, Almanya´da gerici ve ırkçı hareket daha fazla gelişim sağladı. Devrimci, sol bir hareketin gideceği yol bu değildir. Gelecekteki alternativ devrimci, sol hareket açık olmalı. Ancak bu açıklık gerici sistemle uzlaşma anlamında bir açıklık değil. Geniş örgütlenme ve sisteme karşı ilkeli bir muhalefet anlayışında olan kesim ve inisyatiflere açık olmalıdır. Var olan sosyal hareket ve girişimleri güçlendirmeli. Sokakların hareketine dahil olmalı ve örgütlemeli. Parlamentoya girerek, parlamentoda çok güzel önergelerle sistemin değişebileceği saçmalığına inanmamalıdır. Devrimci, sol hareket parlamentoda çoğunluk olsa dahi, kapitalist sistemin aşılabilmesi ve reformsal önergelerin hayata geçebilmesini ancak sokağın örgütlenmesini sağlayarak ve baskısını güçlendirerek olabileceğini bilince çıkarmalıdır. Kitlesel eylemlikleri örgütlemeye çalışan, siyasal kampanyalara ağırlık veren ve en önemlisi anti-kapitalist olan bir hareket ancak yeni bir devrimci, sol hareket olabilir. Kapitalizmde artık reformlar için var olan zemin oldukça kısıtlıdır. Mevcut kapitalizm 1970`lerin kapitalist dünya düzeninden nitel olarak farklıdır. Pastanın daha büyük olduğu dönemde, işçi sınıfının daha fazla parça koparması mümkündü. Ancak kapitalizmin derinleşerek devam eden bu krizinde böylesi bir durum olmadığı gibi yeni bir ekonomik durgunluk sürecine girmesi önümüzdeki dönemde sadece zamanla ilintilidir. Kapitalizmin bu evresinde küçük reformsal iyileştirmelere ilişkin bir zemin kalmamıştır. İşçi sınıfının mevcut yaşam şartlarının korunması dahi ancak kapitalizmin mantığına karşı koyarak mücadele etmekle mümkün durumdadır.
Önümüzdeki dönemde hedefler neler olmalıdır? İşçi sınıfının örgütlenmesi bakımından neler önemlidir?
Olumlu olarak görebileceğimiz kitlelerde bir tepkinin olduğudur. Yine geçmişde sol, devrimci harekete emeği olmuş bireylerin yeni bir alternativ arayışı var. Bunlar olumlu gördüğümüz ve güçlendirilmesi gereken noktalardır. Aufbruch konferansına bin kişinden fazla insanın katılması bunun bir göstergesidir. Kitlelerin ezici çoğunluğunun seçime katılmasının artık sebepi bir partiyi desteklemek değil, başka bir partiyi yada koalisyon hükümetini engellemek içindir. Esasta buda kitlelerdeki hoşnutsuzluğun ve yeniyi istemenin bir göstergesidir. Bu olanakların olduğu anlamına geliyor. Ancak büyük eksiklik şudur ki; Avusturya`da sınıf mücadelesinin niteliği ve güçü oldukça zayıf durumda. Dolayısıyla devrimci, sol güçlerin sınıf içerisinde ve sendikalarda örgütlenmesi oldukça önemli. Sendikal hareket içerisinde örgütlü olan, işçi sınıfı içerisinde örgütlenen, devrimi, sosyalist bir harekete ihtiyaç var. Bu Avusturya`daki devrimci, sosyalist hareketin en önemli görevi olarak karşısında durmakta. Sosyal demokrasinden biraz daha sol gözüken bir anlayışla yetinmecilik yapmaya son verilmelidir. Bu zaafa düşmemeye önem vermek gerekiyor. Sendikaların, işçi odalarının ve iş yeri çalışmalarının devrimcileştirilmesi gerekmekte. Ancak bunu doğmatik bir şekilde değil. Kitlelerin anlayabileceği bir içerik ve esneklikte yapmak gerekir.
Kitlelere artık kapitalizm içerisinde iyileştirmelerin olamayacağını anlatan ve bilinçlendiren bir harekete ihtiyaç olduğu gibi, gittikçe zayıflayan sınıf uzlaşmacılığı yasalarının teşhir edilmesi gerekmektedir. Sınıf uzlaşmacılığı politikaları işçi sınıfının kazanımlar elde etmesinin ve örgütlenmesinin önünde bir engeldir. Dolayısıyla bu temelde bir pratiğe ve politik yaklaşım önemlidir. Bunu sizler ve KOMintern(Komünist Sendikal Inisiyatif – Enternasyonal) yapmaya çalışıyor. Bu mücadelenin gelişimi açısından oldukça önemli.
Somutda ise, seçimlerden sonra 17 ekim`de Avusturya`nın bir çok eyaletinde eylemlikler gerçekleştireceğiz. Burda sizlerinde katılımını bekliyoruz.
Diğer bir nokta ise, geçmişde yaşanan ÖVP-FPÖ koalisyon hükümeti sonrası gelişen mücadele deneyiminden dersler çıkarmak gerekir.
2000 yılından itibaren, o dönemdeki ÖVP-FPÖ koalisyon hükümetine karşı büyük bir direniş hareketi oluşdu. Bu büyük ve etkili bir hareketdi. O dönemde 300 binden fazla kitle sokaklara çıkabilmişti. On binlerce insanın katıldığı ve haftalarca süren eylemlikler gerçekleşmişti. Ancak istenilen hedefe ulaşılamadı. Bir sonuca ulaşamadık çünkü yürüyüş yapmakla hareketi kısıtladık!
O dönemin sloganı şöyleydi; Siz gidene kadar, biz yürüyoruz! ve evet, bu çok küçük bir hedefdir. Yürüyüş ve eylem yapmak yetmemektedir. Egemenleri en zayıf noktalarından vurmak gerekiyor. Yani iş yeri mücadeleri örgütlenmelidir. Bu söylem olarak basitdır. Bunun bilincindeyiz. Ancak zor olanı başarmak için var olan yönelimleri güçlendirmek gerekiyor. Örneğin sağlık alanında emekçiler iş greviyle kazanım elde ettiler ve üçretlerin yükseltilmesi talepini kapitalistler kabul etmek zorunda kaldı. Yada hastahanelerde çalışan emekçilerin grev uyarısı bile hedeflenen saldırıların bu alanda geri çekilmesini sağladı. Sınıf mücadelesinin bu henüz küçük ve dağınık alanlarında örgütlenmeli ve hareketi güçlendirmeliyiz. Toplu sözleşme hakkının kaldırılması hedefini güden kapitalistlere karşı iş yeri mücadelelerini örgütlemek, sendikal bürokrasiye vurulacak önemli bir darbe olacaktır. Toplu sözleşmelerin yürürülükten kalkması durumu aynı zamanda sendika bürokratlarının işlerinden olması anlamına gelebilir. Dolayısıyla genel sendikal alanda sosyalist politikaların propagandasını yapmak bugün çok daha önem arz ediyor.
Bize kısaca kendini tanıtabilirmisin?
İsmim, Sonja Grusch. SLP`nin genel sözcüsüyüm. Seçimlerde SLP ikinci sıra adayıyım. 47 yaşındayım ve uzun bir dönemdir siyasal mücadele içerisindeyim, sosyal haklar için yapılan eylemlerden ATIGF ile tanışmışdik. Birlikte mücadeleyi güçlendirme umuduyla.
Devrimci Selamlar.