23 Cumartesi 2017 den saat 17.00 de Wörgl’de, 24 Pazar 2017 den saat 14.00 ten Innsbruck’ta başlayan anma, Partizan ve Demokratik Kürt Toplum Merkezi temsilcilerinin katılımı ve hazır bulunmalarıyla başladı. Her iki alanda da yaklaşık olarak aynı programın yapıldığı anmalar saygı duruşu ve sunumlarla start aldı.
Moderatörün yatığı acılışla ve okunan bir şiirle kitle Saygı duruşuna çağrıldı. Saygı duruşunun hemen akabinde Maraş-19 Aralık-Roboski katliamlarıyla ilgili Sinevizyon gösterildi.
Demokratik Kürt Toplum Merkezi – DKTM – temsilcisi yaptığı sunumda, sistemin yaptığı baskılardan ve katliamlardan söz ederken, bunun Osmanlıdan günümüze kadar devam etiğini, önemli olanın günümüzde Faşizme karşı birlikte mücadeleyi yükseltmemiz ve tarihi sorumluluğumuzu yerine getirmemiz olduğunu vurguladı. Emperyalistlerin orta-doğuyu yeniden dizayn etmek istediklerini ama er geç orta-doğu halkları kendi mücadeleleriyle birlikte yaşayabilecekleri bir sistemi kuracaklarını belirtti. Ortaduğuda ki mücadelenin gelişmesine yönelik önemli vurgular yaparak Kürt ulusunun bu mücadeleyi daha da yükseteceğini ve Sosyalizmde ısrar edeceğini belirtti. Bugün Faşist TC nin hapishanelerinde HDP milletvekileriyle birlikte 32.000 e yakın politik Kürt tutsak tutulmakta dedi. Bu mücadele oldukca katliamlar ve tutuklamalar hapiste kaçınılmazdır. Önemli olan mücadeleden ve yaşadıklarımızdan tecrübeler çıkarmaktır vurgusunu yaptı.
Partizan temsilcisi ise Osmanlıdan devralınan mirasla kurululan TC nin başından beri devletin faşizmle yönetildiğini, hakim olan İdolojinin Kemalizmde somutlaşan altı okla kitlelerde yansımasını bulan temel idolojik argüman olduğunu vurguladı.
Özel mülkiyeti koruyan TC devleti, mülkiyet sahiplerine her türlü desteği ve yardımı sunmak, onların çıkarlarını her türlü şiddet aygıtıyla koruma ve güvence altına almak zorundalar dedi. TC devleti dünya sermayesinin temsilcilerine başta olmak üzere, her kompradora, büyük tüccara, fabrikatöre, toprak ağasına, tefeciye özel mülkiyeti koruyacağına, onların çıkarlarını savunacağına dair güvence veriyor. Ve devlet özel mülkiyetin ve sermayenin sınırsız koruyucu gücü üzerinde, tüm mülksüz işçileri, yoksul ve kimsesizleri boyunduruk altına alıp egemenliğini koruyor. Onları her türlü işsizliğin ve açlığın dayanılmaz baskısı altında köleleştiriyor. Katliamlarla kitleleri ve farklı milliyet ve azınlıkları sindirerek-korkutarak-boyun eğdirerek kendi iktidarlarını sürdürmekteler.
Resmi ideolojinin omurgasını tayin eden bu felsefeye göre, öncüsü olduğu, “Güneş Dil teorisi” ise Türkçenin bütün dillerin anası olduğu savıyla işlenmektedir. Tek devlet, tek toplum, tek kimlik “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü” anlayışıyla getirilen merkeziyetçilik bunun en önemli görünümüdür kavramlarıyla hareket edilmiştir vurgusu yapıldı. Tüm katliamların bu anlayış ve siyaset doğrultusunda vuku bulduğunu belirtti.
Yani, faşist diktatörlüğün resmi ideolojisi olan Kemalizm’in ana unsurları; milli birlik ve beraberliğe aşırı vurgulu bir milliyetçilik, sürekli iç ve dış düşman paranoyası ile zorbalık, devletin kutsanması ekseninde kölelik, devlet çıkarlarını her şeyin üstünde tutma anlayışıyla diktatörlük ve sınıfların reddi adına her türlü baskı, zulüm ve kıyım olarak biçimlenmektedir dendi. Bugün olanda budur.
Özellikle son dönemde artan ırkçiliğın ve azgın Türk şovenizminin saldırıları karşısında Kaypakkaya yoldaşın “Kemalizm”, “ulusal sorun ve azınlıklar meselesi”, “ırkçılık ve milliyetçilik” hakkındaki görüşleri “devletin karakteri ve niteliği” hakkındaki bilimsel değerlendirmelerinin haklılığına içinden geçtiğimiz süreçte bir kez daha tanık oluyoruz. Kürt ulusuna, azınlıklara, farklı inanç ve ötekileştirilen tüm kesimlere karşı günümüz de de sindirme, tutuklama, katliamlarla ve her türlü baskı ve Faşist uygulamaları pervasızca yapmakta.
Partizan temsilcisi, Suçun icadı, ona ceza verilmesi ve bunun infazı, asıl olarak geride kalanlara verilen bir mesajdır! Yani egemen sınıflar bir kimseyi cezalandırarak, yalnızca onu etkisizleştirmeyi düşünmezler, toplumun tümünü hedeflemektedirler. Bu anlamda egemen sınıflar yalnızca sınıf mücadelesinde aktif olan kesimlere değil bilim adamlarına, sanatçılara ve devlete muhalefet eden herkese karşı da, kısacası kendilerinden olmayan her düşünceye ve eyleme karşı suçlu bulma ilkesini işletmektedirler. Hapishaneler bunun için vardı. Katlederek, öldürerek ve sindirerek-korkutarak ve bunlarla birlikte tutuklayarak toplumu dizayin etme ve baskı altında tutma politikalarını sürekli geliştirmkte. Dün F tipi bugün ise TEK TİP li saldırılar buna en somut örneklerdir” dedi.
“Aslolan bugün Faşist Diktatörlüğe karşı mücadeleyi büyütmek ve sınıf mücadelesi denizine hesapsızca atılmaktır!” denildi.
Verilen arayla kısa bir müzik dinletisi yapıldı. Katılan kitleye söz hakları verildi. Söz haklarından sonra kurum temsilcileri toparlama yaparak anma etkinliği bitirildi.