İŞÇİ GENÇLİK KÜLTÜR MERKEZİ`nden ÇOŞKULU KÜLTÜR ve SANAT GECESİ
EZİLENLERIN KÜLTÜR ve SANAT DEĞERLERİNİ BİRLİKTE GÜÇLENDİRME hedefiyle gerçekleştirilen Işçi Gençlik Kültür Merkezi Kültür – Sanat etkinliği çoşkulu bir şekilde gerçekleştirildi.
Avusturya Türkiyeli Işçi ve Gençlik Federasyonu bünyesinde çalışmalarını yürüten Işçi Gençlik Kültür Merkezi olumlu çalışmalarının bir ürünü olarak 13 yılı geçgindir sürdürdüğü çalışmalarını IGKM derneğinin bulunduğu Avusturyan`nin Neunkirchen şehrinde bir Kültür Sanat etkinliği ile sürdürdü.
Federasyonumuz ATİGF tarafından gerçekleştirilen ve HDP Milletvekilli Hüda Kaya, Devrimci Sanatcı Pınar Aydınlar, Yeşiller Niederösterreich Sekreteri Hikmet Arslan, Demokratik Kürt Toplum Merkezi`nin Linz ve St.Pölten`de, Graz şehrinde ise yine ADHF`nin katılımcı olduğu Türkiye`de azınlıklar ve inançlar sorunu temelinde özgürlükler mücadelesi, KHK`ler-OHAL uygulamaları ile gelişen süreç, Avusturya`da yeni ırkçı hükümet ve olağan sonuçları konuları etrafında gerçekleştirilen Paneller dizisi sonrasında final olarak gerçekleşen Kültür Sanat etkinliği kitlesel bir katılım ile gerçekleşti. Pinar Aydınlar, Yilmaz Çelik, Onur Gügercinoğlu ve Niederösterreich´da çalışmalarını sürdüren Grup Zaman`nın kültürel bölümde katılım gösterdiği gece de, Yeşiller Niederösterreich Genel sekreteri Hikmet Arslan, yine yeşiller Belediye Meclis üyesi Johann Gasterer konuşmacı olarak katıldığı ve Ovacık Belediye Başkanı Mehmet Maçoğlu ise Türk Devletinin İç İşleri Bakanlığı tarafından çıkış izni verilmemesinden kaynaklı olarak canlı bağlantı ile bir konuşma gerçekleştirdiği geceden öne çıkanlar;
Açılıs konuşması ile başlayan gece etkinliğinde İGKM`nin geçmis süreçdeki çalışmalarından günümüze değin bir sunum gerçekleştirildi. Akabinde Devrimci Sanatci Yilmaz Güney`in sanatın görevine dair belirlemesiyle devam eden sunum bölümünden sonra Grup Zaman kavga ve direniş marşlarıyla, türküleriyle sahne aldı.
Devamında genç sanatçı dostumuz Onur Gügercinoğlu sahne alarak, „zulmün ve sömürünün dört bir yanı sardığı bir dönemde devrimci degerlerin yaşatılması hedefiyle kitlelerin biraraya gelmesinin çok daha önemli olduğu bir dönemden geçtiğimizi“ ifade ederek, bu geceyi örgütleyen tüm aktivistleri ve ATİGF` selamladıktan sonra, halk ozanlarından Türküler ve Partizan geleneğinden marşlar ve türküler seslendirdi.
Onur Gügercinoğlu`nun sahnesinden sonra Yeşiller Niederösterreich sekreteri Hikmet Arslan Avusturya`daki yeni hükümetin ekonomik ve sosyal haklarda getirmek istediği kısıntılara dönük birer konuşma gerçekleştirdi. Akabinde ise Yeşiller projesinin durumuna ilişkin konuşan Hikmet Arslan önümüzdeki süreçde Yeşillerin Niederösterreich parlamentosunda olmasının gerekliliğine dair vurgularla konuşmasını sonlandırdı. Devamında ise programlarından kaynaklı gelemeyen Neunkirchen Belediye Başkan Yardımcısı Martin Fasan`ı temsilen Yeşiller Belediye Meclis üyesi Johann Gansterer Neunkirchen`deki çalışmalarına ilişkin bir konuşma gerçekleştirdi.
Geceye verilen kısa aranın ardından Devrimci Sanatcı Pinar Aydınlar sahne aldı. Aydınlar konuşmasında „Türkiye ve Kürdistan`da faşizmin saldırılarının ezilenlerin değerlerini tamamen teslim almaya dair olduğunu vurgulayarak, bugün Afrin`deki faşist işgal girişimlerinin Rojava`da ezilen halkların mücadelesini, Kürt halkının kazanımlarını yikma hedefinin birer parçası olduğuna değindi. Emperyalist saldirganligin politikalarının bir ürünü olarak Afrin`e saldıran faşizmin ülke içinde yaşadığı tıkanmışlıktan çıkmanın bir hedefi olarak gerçekleştiğine değindi. Ancak bugün bizler bu etkinlikleri gerçekleştirebiliyorsak, faşizme karşı mücadelede dik durabiliyorsak, bunun Ibrahimler`in yaratmış olduğu mücadele yolunun bir sonucu olarak olduğuna değinen Pınar Aydınlar, Faşizmin savaş, imha, inkar ve teçrit etme saldırılarına karşı ezilenlerin her alanda devrimci öz savunması, halkın savaşının çok daha gerekli ve elzem olduğunu göstermektedir diyerek, yaşasın Halk Savaşı Yaşasın Afrin Direnişi“ diyerek sözlerini sonlandırdı. Akabinde devrimci marşlarını ve türkülerini seslendirdiği sahne programında, albümünde de seslendirdiği „Ben Insandim“ şiiri ile sloganlar eşliğinde sonlandırdı.
Devamında sahne alan sanatcı dostumuz Yilmaz Çelik zazaca yaptığı selamlamanın akabinde, Partizan geleneğinin marşlarının yanısıra zazaca olarak halkın isyan, öfke ve direnişini konu edinen ezgilerini seslendirdi.
ATİGF ve İGKM adına konuşma yapan yoldaşımız „IGKM´nin 13 yılı geçkindir Neunkirchen ve çevresinde, demokrasi mücadelesini sürdürdüğüne“ değinerek sözlerine şöyle devam etti…
„İGKM`nin gecesine hoşgeldiniz dostlar.. Sizleri mücadele azmimiz ile selamlıyoruz. 4 gündür süren etkinliklerimizin finalini İGKM gecesi ile yapıyoruz. Bizi yanlız birakmayan, tüm göçmen emekçilere teşekkür ediyoruz. Pınar Aydınlara, Hüda Kaya´ya, Onur Gügercinoğlu`na Grup Zaman`a, M. Macoğlu`na, Hikmet Arslan`a birkez daha teşekkür ediyoruz. Gecemizin gerçekleşmesinde emeği gecen herkese teşekkürler.
Federasyonumuz ATİGF bağlı İGKM`de, Avusturya`nın diğer alanlarındaki kurumlarımızda olduğu gibi uzun bir süredir Işçi ve emekçilerin, göçmen emekçilerin demokratik, ekonomik, kültürel ve sosyal hakları için mücadele etmektedir. Sizlere derneğimiz IGKM`nin bugüne kadar gerçekleştirdiği çalışmalarda sunduğunuz emek ve desteklerden dolayı birkez daha teşekkür ediyoruz. Sağ olun dostlar.
Sevgili Dostlar bir kaç haftadır belirttiğimiz gibi, özellikle Avusturya´da yeni iktidara gelen ırkçı hükümet ile birlikte yerli ve göçmen emekçiler üzerinde muazzam bir ırkçı politika uygulanmaktadır, faşizan politikaların önü açılmaya çalışılmaktadır. Geçmişte Avusturya işçi sınıfının elde ettiği tüm haklar, Avrupa`nın her yerinde olduğu gibi, Avusturya´da da sosyal hak gaspları ve sosyal yıkım politikaları ile budanmaya ve gasp edilmeye çalışılmaktadır. Tamda bu noktada bizler Avusturya`lı devrimcilerin, Avusturya´da ilerici, anti-faşist demokrasi güçlerinin mücadelesinin yanında yer alarak emperyalist – kapitalist sömürünün bir ürünü olan sosyal hakların gaspına, sosyal yıkım ve ırkçı saldırganlığa karşı güçlü bir mücadele, büyük bir mücadelenin verilmesi gerektiğine inanıyoruz. Çünkü dostlar. yaşadığımız ülke olan Avusturya`da her ne kadar bir devrimci durum olmasada, henüz yöneticilerin artık yönetemediği, yönetilenlerin de artık yönetilemediği bir sürecin içerisinde olmasak ta, alttan gelen dalganın gelişen bu ırkçı, faşizan ve sosyal hakları gasp eden, ekonomik temel hakları yıkan bu saldırganlığa karşı bir direnç olduğunu biliyoruz. Bundan kaynaklı yaşadığımız ülkede enternasyonal mücadeleyi Avusturya işçi sınıfıyla birlikte, onun en ileri kesimleriyle birlikte güçlendirmenin bir gereklilik olduğunu biliyoruz. Federasyonumuz yönetici ve aktivistleri, dernek çalışmalarını sürdüren üyelerimiz, Avusturyalı devrimci dostlarımızla birlikte bu mücadeleyi bir enternasyonal mücadeleye çevirmeyi önüne görev olarak koymuştur. Bundan kaynaklı Federasyonumuzun ve yerli devrimci dostlarımızın emekleriyle devrimci sendikal bir örgütlenme hedefiyle kurulan KOMintern`nin çalışmalarını güçlendirmek, örgütlenmesini büyütmek, geleceği doğru karşılamak ve sınıf mücadelesini geliştirmek açısından bizler için birer gereklilik olarak ele alınmaktadır. Yaşadığımız ülkedeki sınıf mücadelesine dönük ne kadar yoğunlaşırsak, mücadeleyi ne kadar destekler ve içerisinde yer alırsak, geldiğimiz ülkenin, Ortadoğu ve Dünya halklarının mücadelesiyle o denli dayanışma içerisinde olabileceğimizi, ona destek olabileceğimizi biliyoruz. Tüm ezilenleri, tüm emekçi göçmenleri, İşçi sınıfının tüm kesimlerini hangi inanç, din ve dilden olursa olsun, işçi kurumlarına, işçi derneklerinde çalışmaya çağırıyor, işçi örgütlenmesini bir üst çatı olarak görmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu bağlamda çalışmalarını Niederösterreich eyaletinde sürdüren İşçi Gençlik Kültür Merkezine üye olmaya, çalışmalarına katılmaya ve destek olmaya çağırıyoruz. Yaşadığımız ülkede toplumsal sorunlar kat ve kat artarken, geldiğimiz ülkede zulüm, imha ve katliamlar devam ederken, dünyada sömürü ve katliamlar devam ederken, yer küremizin 7 milyar küsürü oluşturan nüfusunda, Dünyayı sadece azınlık 948 tane büyük şirket yönetmektedir. Dünya`daki tüm mülkiyet ve ekonomik karın %99`u bu şirketlerin elindedir. Dünya´ya kan, gözyaşı ve zulümden başka bir şey sunmamaktadırlar. Sadece bir kişinin Gayri Milli hasılasının Fransa`dan daha büyük olduğu bir Dünya`da yaşamaktayız. Böyle bir dünyada savaştan, kandan ve gözyaşından başka hiç bir şey beklenemez. Ancak biliyoruz ki yer kürenin ezilenleri, baldırı çıplakları mutlaka yaşamın gerçek sahipleri olacaklardır. Bundan kaynaklı olarak da geldiğimiz ülkede, Türkiye ve Türkiye Kürdistanı coğrafyasında bize umut olan, ilham veren, yaşama sevincimizi güçlendiren ve bugüne kadar mücadeleleriyle bizlere umut olan tüm ezilenlere buradan sevgi ve saygımızı gönderiyoruz. Sözlerimi sonlandırmadan önce açık ve net söylüyoruz ki, devrimciler, komünistler sadece okyanusta bir dalgadırlar, eğer okyanustaki ezilenler halklar olmasa onların hiç bir anlamı olmayacaktı. Bundan kaynaklı olarak ATİGF ve İşçi Gençlik Kültür Merkezi emekçileri olarak biliyoruz ki, bizler tarihin derinliklerinden geliyoruz, bizler Spartaküs`lerden geliyoruz, Kerbela`da Hüseyin’ler den, tarihde Seyh Bedrettin’ler den, Pir Sultanlar`dan geliyoruz, Darağacında diz çökmeyen Denizler`den, Kizildere`de dönmeye değil, ölmeye geldik diyen Mahirler`den, işkence tezgahlarında 90 gün direnerek ser verip sir vermeyen Ibrahim Kaypakkaya`lardan geliyoruz. İşte bundan kaynaklı tarih tanıktır ki hiç bir zulüm cenderesine karşı ne diz çökeceğiz, nede yenilgiyi kabul edeceğiz. Evet bir çok defa yenildik. Ancak bir ustanın dediği gibi yenilgi almak sorun değil. Eğer vazgeçtiyseniz, o anda kaybetmişsinizdir. Yenilgilerimizden dersler çıkararak tekrardan ayağa dikilmeyi bilmek zorundayız. Etkinliklerimizde gelenek haline getirdiğimiz bir şey yapmak istiyoruz. Hep birlikte ezilenlerin mücadelesini sürdüren, devrimcilere, komünistlere ve yurtseverle buradan sloganlarımızla selam gönderelim. Buradan Afrin`e, Kobani`ye, Nuriye ve Semih`e, Hapishanelerde Tek Tip Elbiseye karşı direnen tüm devrimci tutsaklara, HDP eş genel başkanları Selahattin Demirtas ve Figen Yüksekdag şahsında tüm HDP tutsaklarına, Selahattin Demirtas ülkemizdeki sorunları çözmek istiyorsanız, dönüp Ibrahim Kaypakkaya`ya birkez daha bakın demişti. Buradan Ibrahim Kaypakkaya´nın yoldaşlarının olduğu dersim dağlarına, Faşizmin zindanlarında diz çökmeyenlere, Ocak ayı vesilesiyle tüm devrim şehitleri anısına ve yine Rojava´da, Kobani`de, Sur, Nusaybin ve Çizre direnişlerinde, Dersim dağlarında halkların kurtuluşu için toprağa düşenlerin bizlere umut olanların anısına slogan ve alkışlarımızı gönderelim“, diyerek sonlandırdığı konuşmasının akabinde HDP Milletvekilli Hüda Kaya`yı sahneye çağırdı.
Yüreğimden gelen bir selamı ulaştırmak istiyorum. Selam olsun Munzur`un güzel kızlarına, selam olsun Munzur`un oğullarına. Sevgili Pınar`ı dinlerken içimden böyle geldi. Munzurun kızlarına selam olsun.
Bugün artık ekranlarda denk geldiğinizde, bir kaç dakikalığında olsa seyrettiğimizde görebiliriz ki; Artık insani duyguların iflas edecek kadar, diken diken olduğumuzu hissedecek kadar o konuşmalar, o ifadeler, insanı, insanlıktan bu kadar çıkılabilir mi dedirtecek bir şekilde, Allah’ı, Peygamberi, Dini, İnancı kutsal olan ve görülen ne varsa böylesine sadece bir insanın ağzında bu kadar çirkinleşebilir mi, bu kadar iflas edebilir mi diye hep birlikte görebiliyoruz. Bunların dinin `de insana, sevgiye dair, kutsala dair ne varsa, değerli olan ne varsa bu kadar çürüyebilir mi? diyor İnsan ekranları izlerken.
Ve utanmadan bu insanlar iki günden beri Afrin için Fetih süreleri okutuyor. Onların nefreti yaratan Rabbe inançları varsa, benim alemleri yaratan Rabbe inancım var! Onlar nefretin rabbine inanıyorlar! Onlar savaşin Rabbine inanıyorlar, şiddetin rabbine inanıyorlar, Erkek`çi bir rabbe inanıyorlar! Bugüne kadar erkek`çi bir Rabb yarattılar kendilerine. Onların gözünden insanları sömüren, şiddeti kutsayan bir rabb yarattılar. Kadınları köleleştirdiler, şiddetin, nefretin ve savaşın tanrısını yarattılar
Ve bugün Savaşın rabbi çıktı ortaya. Fetih süreleriyle savaşı kazanacaklarını iddia ediyorlar.
Okuyanlar bilir. Benim inandığım bir rab vardır. Elhamdülillah Rabbil alemin diye başlar. Ne demektir bu? Yani, Arapların Rabbi, Türklerin Rabbi, Erkeklerin Rabbi, şiddetin, şavasın rabbi değil, tek insanların rabbi de değil, alemlerin rabbi diye geçiyor, alemlerin rabbi. Tüm canların rabbi. İnsanların, canların kodu olarak sevgiyi yaratan alemin rabbi diye geçiyor!
Biz yezidlerin rabbine değil, Hüseyin`nin rabbine iman ediyoruz!
Onlar, Saltanatcı, yayılmacı, işgalci politikalarına bir tanri ürettiler! Biz´de Kerbelanın yoldaşları olarak, biz onların ürettiği şiddetin, ırkçılığın, nefretin rabbine değil, Hüseyin`nin, Zeynep`in rabbine inanıyoruz, Kerbela`nın yoldaşları olmaya, Zeynep`in yoldaşları olmaya, Kerbela`nin kadınları olmaya, Kerbela`nın güzel yoldaşları olmaya devam edeceğiz!
Yezidin ordusu nasıl o gün tekbirler getirerek saldırdıysa, Kobani`de ve Rojava`da yezidin bugünki uzantıları IŞİD sürüleriyle, Kobani`nin kadınlarına, Kobani`nin yiğitlerine tekbirler getirerek saldırmışlardı.
Ama biz bu mücalede şuna şahit olduk ki; Bir Tarih yazıldı. Bir Destan yazıldı o topraklarda alevisiyle sünnisiyle. Benim için çok çarpıcı ve hüzün verici ama aynı zamanda onur vericiydi. Alevisi Sünnisi, Melezi, Komünist`i, Dindar`i Dinsiz`i, Başörtülüsü Başörtüsüzü, Kürd`ü Türk`ü hep birlikte yan yana yezidin sürülerine karşı mücadele ettiler. Birlikte kanları ayni topraklara döküldü! Nasil ki zulmün, ırkı, dili, dini yoksa arkadaşlar iyiliğin, güzelliğin, özgürlüğün, insanca, onurluca bir yaşamında rengi, ırkı, dili, inancı yoktur arkadaşlar.
Mücadelemiz artık iyilik ile kötülük arasındaki mücadeledir. Kötülerin emek verdiği kadar, onların gayreti ve ortaya koydukları enerji kadar iyilerinde ortaya koyacağı fedakârlık, enerji ve emek, kötülerin enerjisini geçecek. Ve bizler bütün farklılıklarımızla, dil, din, renk, inanç farketmeksizin omuz omuza bu kötüler ordusuna karşı mücadelenin nasıl olması gerektiğini yaşayacağız, anlatacağız Dünya´ya ve bunu mücadelemizde göstereceğiz. Yoksa yardımlar gökten gelmeyecek arkadaşlar. Yardımlar Rusya`dan, Amerika`dan gelmeyecek. Kendi emeğimizle, alınterimizle, kendi enerjimizle ancak biz kazanabiliriz özgür ve sevgi dolu günleri. Bunu biz hak ettiğimize inanacağız. Kötülerin saltanatlarının nasıl yerle bir olduğuna o zaman şahit olacağız. Demokratik barışçı bir toplum için mücadelemizi, hep beraber siz buradan, bizde olduğumuz yerden yapacağız inşallah.
Nasıl ki insanlığın bütün tarih boyunca, tarihsel geçmişte başkaydı ismi bugün ise başka; Bu Kapitalizm olur, bu Emperyalizm olur, Faşizm olur, Dincilik olur, Mezhepçilik olur, ne olursa olsun. Bugün adı başka bunun; Bugün artık bu savaş iyiler ve kötüler arasındadır.
Zulmün zincirlerini kırıp parçalayacağız. Ve hep beraber kaderimizi nasıl değiştireceğimizi Dünya’ya, Emperyalizme, kapitalizme ve bütün Faşistlere göstereceğiz
Hep beraber güzel günlere, el ele özgür günlere. Sizleri hakka emanet ediyorum arkadaşlar“ diyerek sözlerini sonlandırdı.
Gecenin finalinde ise, İGKM´nin çalışanları, ATİGF bağlı derneklerde çalışma yürüten emekçiler, dost- demokratik kurumlar, gecemize katılan tüm sanatçı dostlarımız ile hep birlikte Cav Bella marşını sahneden seslendirmesiyle gece sonlandırıldı.