1894 yılında Abdülhamit’in Ermenilere yönelik katliamlarıyla başlayıp, 1915’te İttihat ve Terakki yönetimi tarafından 1,5 milyon Ermeni ve 300 bine yakın Süryani’nin hayatına mal olan Büyük Hıristiyan Soykırımı’nın son etabıdır Pontos Rum Soykırımı.
1914-1921 yılları arasında Amasya, Samsun, Giresun’da 134.078, Niksar’da 27.216, Trabzon’da 38.434, Tokat’ta 64.582, Maçka’da 17.479, Şebinkarahisar’da 21.448 olmak üzere 1921-23 yılları arasında ve Mübadele yollarında hayatını kaybeden 50 bin insanla birlikte toplam 353 bin Pontoslu Rum katledilmiştir.
“19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal’in Samsun’a gelişiyle birlikte ilk yaptığı iş Topal Osman ile görüşmek olur. Bu görüşme Topal Osman güzellemesi yapılan onlarca kitapta açıkça yazılı çizilidir. 1919’dan itibaren bütün Karadeniz şehirlerinde Rumlara yönelik saldırı ve cinayetler giderek artmaya başlar. Mustafa Kemal, Topal Osman’a tüm Rumları imha etmek için yol gösterir, talimatlar verir. Bir yandan çetelerin Rum köylerine yönelik saldırıları sürerken aynı zamanda Amasya’da Merkez Ordusu adında bir ordu kurulur. Kısa bir süre önce gözlerinin önünde Pontos’taki tüm Ermenilerin katline tanık olan Rumlar sıranın kendilerine geldiğinin farkında oldukları için partizan grupları oluşturarak dağlara çıkar ve direnmeye başlarlar.
Hedef Rumların sadece canı değil, malları mülkleri ve servetleridir aynı zamanda. TBMM Gizli Meclis tutanaklarında sıkça dile getirildiği üzere meselenin özü ‘tenkil ve yağma’ yani yok etme ve Rumların tüm mal varlığının gasp edilmesidir.
Amele Taburları ve ölüm yürüyüşleri (tehcir) 1911 ve 1915’te olduğu gibi bir kez daha Merkez Ordusu’nun kurulmasının ardından gündeme gelir.
Tüm Karadeniz sahili 1921 yılından itibaren ‘savaş alanı’ ilan edilip Rumlar iç bölgelere doğru yürüyüşlere zorlanırlar. Amele taburlarında en ağır işlere zorlanan ve aç bırakılan Rumların çoğu hastalanır ve hayatını kaybeder.
İttihat ve Terakkicilerin ardından Kemalistlerin Türk milliyetçiliği ve Sünni İslamcılık üzerine şekillendirdikleri ideolojik kimliklerinden ne yazık ki kendisine muhalif diyen kesimler de henüz kurtulamadılar.
Cumhuriyetle birlikte aydınlıktan karanlığa dönüştürülmüş Pontos kentleri. Bu karanlığa dönüşle hesaplaşma aslında cumhuriyetle hesaplaşmak olduğu için sessizdir bugün ülkenin “aydınları”. Bu sessizliğin temel sebebi iktidarlar açısından imha ve asimilasyonun ve tabii inkârın vazgeçilmez bir politika oluşudur, aksi cumhuriyetin kuruluşunun meşruluğunu reddetmekle özdeştir. Bu yüzden de geçmişle hesaplaşmamak, hesaplaşmak istememek en akılcı yoldur onlar açısından.İnsan hakları, adalet, hukuk, özgürlük hatta sosyalizm gibi kavramları savunup böyle bir soykırım karşısında sessiz kalmak hatta resmi ideoloji ağzıyla inkar etmenin sebebi de yine daha önce belirttiğim gibi cumhuriyete ve cumhuriyeti kuran düşünceye bir başka deyişle Kemalizm’e yüklenen ilerici misyondur. ” Tamer Çilingir “Pontos Gerçeği”
*Türk ırkçı tarihi, özellikle Kemalizm 1919 yılını gençlik spor bayramı olarak ilan etmiş, birde Soykırımcı Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkmasını nasıl anlatacaklarını bilemiyorlar? Oysa 1919’da İngiliz işbirlikçisi, Mustafa Kemal, onların onayıyla Samsun’a çıkmış ve Soykırımı Pontos Rum halkına uygulamıştır. Yedi düvele karşı savaşmış anti-emperyalist diyen Kemalist sol geçinen zavalılara, bu iyi bir kapak olsun.. 1919 bayram değil, çıkarma değil ve emperyalizme karşı savaş değil, sadece ve sadece Pontos Rum halkına karşı uygulanan bir Soykırım günüdür……. Özellikle bu zihniyeti gerçek anlamda bilince çıkaran, onu teşhir eden ve köküne dinamit sokan devrim lideri İbrahim Kaypakkaya`dır ( * Mezopotamya Özgürlük Partisi -MÖP)